Simon Bolivar kimdir
Simon Bolivar kimdir, Güney Amerika’daki devletlerin İspanya egemenliğinden kurtulup hürriyet kavuşmaları amacıyla hareket ettiğinden, “Büyük Kurtarıcı” diye anılır.
Simon Bolivar, 24 Temmuz 1783 tarihinde Caracas, Venezuela‘da aristokrat bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Tam adı Simón José Antonio de la Santísima Trinidad Bolívar Palacios Ponte y Blanco’dır. 3 yaşına iken babasını, 9 yaşında iken annesini kaybetti. Ailesi İspanyol asıllı olduğundan, Simon Bolivar’ı öğrenimi için 1799 yılında 16 yaşında Madrid‘e gönderdiler. Madrid’de hukuk okuyan Simon Bolivar bir süre Avrupa’da dolaştıktan sonra 1801 yılında soylu bir İspanyol kızı olan Maria Teresa ile evlenerek Venezuela’ya döndü.
Eşi Maria Teresa Venezuela’da sarı humma hastalığından dolayı 1802 yılında öldü ğitim görmek için Avrupa’ya tekrar döndü. Simon Bolivar, bu süreçte John Locke, Thomas Hobbes, Jean le Rond d’Alembert, Buffon gibi düşünürlerden etkilendi. Bir yandan da İmparator Napolyon Bonapart‘a içten içe hayranlık besliyordu.
Simon Bolivar‘ın sömürge karşıtı görüşlerinin yerleşmesinde Alman bilim adamı Alexander von Humboldt‘un büyük etkisi oldu. Simon Bolivar 1806 yılında Venezuela’ya geri döndü.
Simon Bolivar, 1810 yılında eski milliyetçilerden Francisco Miranda’nın yapmayı kararlaştırdığı ihtilale katıldı. İhtilal başarısızlıkla sonuçlandığı halde, Simon Bolivar hiçbir zaman cesaretini kaybetmedi. 1811 yılında Curaçao Adasına, oradan da Cartegena’ya giderek ihtilalcilerle anlaştı, bugün İspanya tarihinin en önemli klasiklerinden sri”ni 15 Aralık 1812 tarihinde yayınladı. Ardından küçük ordusuyla yaptığı altı savaşı kazandı ve 6 Ağustos 1813’te “El Libertador” olarak Caracas’ı ele geçirdi ve Venezuela İkinci Cumhuriyeti’ni ilan etti. 1814 yılında İspanyolların karşısında dayanamadı. Böylece İkinci Venezuela Cumhuriyeti de sona erdi. Bolivar, İspanyolların eline düşmekten kıl payı kurtuldu. Birkaç küçük çatışmanın ardından Jamaika‘ya kaçtı. Sürgündeyken devrimci yaşamının en büyük belgesi olan ve Şili’den Arjantin’e, Arjantin’den Meksika’ya kıtanın çarpıcı bir panoramasını sunan La Carta de Jamaica’yı (Jamaika’dan Mektup) yazdı.
İspanya Krallığı 1815’te, isyancı kolonilerde egemenliğini yeniden kurmak için o güne değin Atlas Okyanusu’nu geçmiş en büyük askeri gücü gönderdi. İspanyol kuvvetleri, İngiltere ve İrlanda’nın da desteğiyle Venezuela’ya saldırdı. Bolivar, Fransız egemenliğinden kurtulmuş küçük bir cumhuriyet olan Haiti‘ye gitmek zorunda kaldı. Orada silah ve para yardımı elde etti. Bolivar, kesin sonuç vermeyen sefer ve yenilgilerle dolu üç yıllık bir dönemden sonra, 1817’de savaşın yıkıma uğratmadığı ve İspanyolların kendisini kolay kolay çıkaramayacağı bir bölge olan Orinoco’da karargah kurmaya karar verdi. Çoğunluğu İngiliz ve İrlandalılardan oluşan binlerce yabancı paralı asker ve subaydan da yararlanan Bolivar, Angostura’yı ele geçirip (bugün Ciudad Bolivar) başkent yaptı ve bir gazete çıkarmaya başladı. Başta José Antonio Pâez ile Francisco de Paula Santander’in önderlik ettiği gruplar olmak üzere ovalık kesimde ki devrimci gruplarla ilişkiye geçti. 1819 ilkbaharında Nueva Grana’daki İspanyol genel valiliğine yapılacak saldırının ana planını hazırladı.
Bolivar’ın Nueva Granada saldırısı, askerlik tarihinin en gözüpek girişimlerinden biri olarak anılır. Bolivar’ın İngiliz paralı asker birliği de dahil 2.500 kişiden oluşan küçük ordusu, sel basmış ovalardan ve buzlu dağlardan geçerek, İspanyolların geçilemez sandığı yolları aştı.
1819 Granada’ya geçti, 7 Ağustos 1819’da Boyaca’da İspanyol kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bolivar üç gün sonra Bogota’ya girdi. 1819 yılının Aralık ayında Angostura’da toplanan kongrede başkan ve askeri diktatör seçildi, üç gün sonra da Büyük Kolombiya Cumhuriyeti kuruldu. Bu iki devleti Kolombiya adı altında birleştirdi.
24 Haziran 1821’de Bolivar yönetimindeki özgürlük ordusuyla Miguel de la Torre yönetimindeki sömürge ordusu arasında Carabobo Savaşı yapıldı bu savaş. Britanya adalarından 600’den fazla gönüllü de bu savaşta Bolivar’ın yanında savaştı ve deyim yerindeyse destan yazdı. Teçhizat açısından zayıf olmalarına rağmen en stratejik tepeleri canları pahasına savundular ve savaşı özgürlük ordusu lehine sonuçlanmasını sağladılar.
Daha sonra 24 Temmuz 1823 tarihinde Venezuela özgürlük ordusu ile İspanyol kuvvetleri arasında Venezuela’nın Maracaibo Gölü’nde Maracaibo Gölü Savaşı oldu. bu savaşta da yenilen İspanya Venezuela’ya tekrar bir ordu göndermedi ve Venezuela’nın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldı.
İspanyol askeri birliklerini buradan çıkardıktan sonra Ekvador ve Peru milliyetçilerine yardım etti. 1822 yılında Arjantin ve Şili ihtilal lideri Jose de San Martin ile birleşti, fakat İspanyollara karşı tutulacak siyaset konusunda anlaşamadıklarından buradan ayrılan Simon Bolivar, kendini Peru diktatörü ilan etti.
6 Ağustos 1824 tarihinde İspanyollar ile yaptığı savaşı kazandıktan sonra, Peru’daki İspanyol idaresine son verdi. 9 Aralık 1824 tarihinde José de Sucre komutasındaki Peru-Kolombiya ordusunun, İspanyol vali La Serna’yı kesin yenilgiye uğratarak Güney Amerika’daki İspanyol egemenliğine son darbeyi indirdiği savaştır.
Tüm bu savaşlardan sonra o coğrafyada bulunan Kolombiya, Venezuela, Ekvador, Peru ve Bolivya (bkz. Büyük Kolombiya/Gran Colombia) İspanyol sömürgecilerden kurtarılmıştır. Ayrıca Peru ordusu da bu zaferi her yıldönümünde kutlamaktadır.
1825 yılında Peru’nun güney illeri birleşerek başlı başına bir devlüzere buraya Bolivya adını verdiler. Kısa bir süre sonra Bolivar’ın hareketi, kral veya diktatör olmak şeklinde yanlış anlaşıldığından, öldürülmesi için 25 Eylül 1828’de bir suikast hazırlandı fakat başarı sağlanamadı.
Simon Bolivar’ın Güney Amerika devletlerini tek idare altında toplama gayretleri 1825 yılında Panama’da kurulan Pan-Amerikan konferansı ile sonuçlandı. Bolivar her zaman büyük bir birlik olmayı hedeflemişti ve bu düşüncesini Panama’da yapılan konferansta dile getirmişti. Böylece ortak bir ordu kurmayı, federe devletleri temsil eden bir meclis oluşturmayı, devletler arasında çıkabilecek olası sorunları hakem heyetiyle çözmeyi ve ortak bir karar mekanizması oluşturmayı hedefliyordu. Fakat bu düşüncesi istediği sonucu doğurmadı, konferansa katılanlar bu görüşe sıcak bakmadı. Katılan temsilcilerde bağımsızlık istekleri ön plandaydı.
Bolivar, Kolombiya başbakanı oldu. 1829 yılının sonunda Venezuela’nın Kolombiya’dan ayrılması üzerine istifa etmek zorunda kaldı. 1830 yılının Mayıs’ında Bolivar Avrupa’ya göç etmek için Bogota’yı terk etti. Avrupa yolunda en büyük yardımcısı ve en yakın arkadaşı Sucre’nin bir suikasta uğradığını ve öldürüldüğünü öğrendi. Sonrasında Bogota’da askeri bir ayaklanma oldu ve yönetimi ele geçiren grup Bolivar’a ülkeye dönmesi çağrısında bulundu. Avrupa’ya gitmekten vazgeçip yurduna dönmeye karar veren Bolivar, Bogota’ya dönüş yolu üzerinde Santa Marta’da bir İspanyol’un evinde 17 Aralık 1830‘da tüberkülozdan öldü.
Naaşı 1832’de törenle Caracas’a götürülerek milli mabede gömüldü. Değeri ancak öldükten sonra anlaşılan Bolivar için Bogota ve Lima’da heykeller dikildi. Büyük değer taşıyan mektupları da 1866 yılında New York’ta yayınlandı.
Simon Bolivar, 17 Aralık 1830 tarihinde Santa Marta, Kolombiya’da 47 yaşında tüberkülozdan ölmüştür.
Simon Bolivar’ın adı farklı ülkelerde çok sayıda cadde, sokak ve bölgeye adı verilmiştir. Ankara Çankaya’da bir Bolivar heykeli vardır.
Simon Bolivar hakkında ziyaretçi yorumları