Biyografi

Büyük Katerina kimdir

Ad Soyad: Büyük Katerina Doğum Tarihi: 02 Mayıs 1729 Nereli: Prusya Meslekler: Ölüm Tarihi: 10 Kasım 1796
Warning: A non-numeric value encountered in /www/wwwroot/biyografi.net.tr/wp-content/plugins/amp/templates/single.php on line 76

Büyük Katerina kimdir, Aşklarıyla atasözlerine girmiş, aydın kişiliğiyle yoksul halkını refaha ulaştırmaya çalışmış devrimci Rus Çariçesi…

Büyük Katerina olarak da bilinen II. Katerina, 2 Mayıs1729 yılında Prusya‘da doğdu. Asıl adı Sophie Augusta Frederike olan Katerina, Rus prensiyle evlenip Ortodoks mezhebine geçtikten sonra bu ismi aldı. Babası Prusya prensi ve ordunun da generaliydi.

1744 yılında Rus Çariçesi Elizabeth, yeğeni Grand Dük Petro için uygun bir eş olduğunu düşünerek Sophie ve annesini Moskova‘ya davet etti. On dört yaşındaki küçük prenses, gelir gelmez müstakbel kocasıyla tanıştırıldı. Ama Petro, çirkin, hoyrat, hastalıklı ve pek de akıllı olmayan on altı yaşında bir delikanlıydı. Daha şimdiden içkiye ve eğlenceye düşkündü. Alman kızına dendisiyle evlenmeye razı olduğunu ama halasının yardımcılarından birine aşık olduğunu söyledi. Bu arada Sophie’nin annesi Çariçeyle sürekli kavga ediyordu. Bu yüzden Sophie ve Petro 1745 yılında evlendirildiler ve Sophienin annesi ülkesine geri döndü. Genç Düşes bu tarihten sonra bir daha ne annesini ne de babasını görebildi. Sophie, Moskova’ya geleli kısa bir süre olmasına rağmen bu ülkeyi ve tanıştığı bu yeni kültürü benimsedi. Hatta bir Ortodoks rahibi getirterek annesinin tüm itirazlarına rağmen Katolik mezhebinden Ortodosk mezhebine geçti ve adını Katerina olarak değiştirdi.

Düşes olmasına rağmen hayatı son derece sıkıcı ve kötü geçiyordu. Petro karısını sevmiyor hatta onunla aynı odada bulunmaya bile dayanamıyordu. Ayrıca hala halasının hizmetçisiyle ilişkisini sürdürüyordu. Katerina güzel değildi ama hoş ve çekici bir kadındı. Bu sıkıcı ortamda kendini oyalayabileceği tek çıkar yol vardı: Evliliğinin altıncı yılında kendine bir aşık buldu. Bu olayı kimse umursamadı, hatta en az aldırış eden de Petro’ydu. Böylece Katerina saray çevresindeki genç delikanlılarla aşk oyunlarına devam etti. 1754 yılında oğlu Paul, dört yıl sonra da bir kızı dünyaya geldi. Her iki çocuğun da Petro’dan olmadıkları sanılır. Çariçe Elizabeth, çocukları yetiştirmek için annelerinden uzaklaştırdı. Böylece yalnız kalan Katherina’ya yine aşıklarından başka kimse kalmamıştı.

Sıkıcı ve korkunç yıllar birbirini kovaladı. Elizabeth’in zulmü giderek artıyor, Petro’nun ahlakı gün geçtikçe kötüleşiyordu. 1762 yılında Çariçe Elizabeth öldü ve Katerina’nın kocası, III. Petro adıyla Çar oldu.
Bu olay Katerina’nın hayatında bir kriz yarattı, ama bu keskin zekalı kadın olacaklara hazırlıklıydı. Tehlikeyi iyi biliyordu; Petro hala ilk sevgilisi Elizabeth Vorontzov’a tutkundu ve nefret ettiği karısı Katerina’dan ayrılıp onunla evlenmek istiyordu. Öte yandan Petro’nun Almanlaşmaya başlaması, milliyetçileri kızdırıyordu. Almanca konuşuyor, üniformasını Almanların ünifor Çariçe her haliyle tam bir Rus vatandaşıydı. Böylece Rusya’daki Vatanseverler Partisi, Katerina’nın çevresinde gittikçe güçlendi. Ama ortada garip bir paradoks vardı: Ruslar, Alman hayranı Çarlarına karşı bir Alman kadını tutuyorlardı. Petro’nun da Katerina’ya onu boşayıp ülkeden süreceğine dair tehtitleri artıyordu. Sonunda yanınna metresini de alan Petro, Oranienbaum’daki villasına çekildi. Böylece 22 Mart 1762‘de Petersbourg‘dan uzaklaşarak imparatorluğu terketmiş oldu. Katerina ise orduyu örgütleyip yönetimi devralacağını ilan etti. Ordunun gücünü de arkasına alan Çariçe, Petro’yu tutuklattı. Hapsedilmesinden kısa bir süre sonra da öldü. Ölümü üzerindeki sır perdesi hala kalkmamış olan Petro’nun ölüm kağıdına Katerina tarafından ”karın ağrısından ölmüştür.” yazıldı.

Katerina artık Rusya‘nın tek egemeniydi. Bu Alman asıllı kadın, görevini öylesine iyi yerine getirdi ki adının başına ”büyük” ünvanı takıldı. Bu arada sık sık değiştirdiği aşıklarıyla ilişkisine devam ediyordu. Sevgililerini bakan yapıyor yada önemli görevlere atayarak onları Rusya’ya yararlı olmaya teşvik ediyordu.

Katerina’nın yönetimi altındaki Rusya, gün geçtikçe büyüyüp zenginleşti. Politik zekasıyla da kimseden etkilenmeden aşıklarını kendi yararına kullanmayı bildi. Sadece son aşığı olan Plato Zubof politikada söz sahibi olabildi.

Katerina, ayrıca büyük bir reformcuydu. Fransızların kültürlerini ve devrimci fikirlerini çok benimsemişti. 1766 yılında işçi haklarını gözeten ”Yönetme Kuralları”nı yayınladı. Haksızlığa uğrayan halk için bir şeyler yapmaya kararlı olan Katerina, ”Yönetme Kuralları”nda Moskova’da aşağı sınıfın reformları ile ilgilenecek büyük bir komisyon kurulmasını istiyordu. Ne var ki soylu kişiler ve toprak sahipleri, adamlarının üzerindeki iktidarı kaybetmekten korktukları için bulerine boyun eğmek zorunda kaldı ve toprak sahiplerinin baskısıyla öyle kanunlar çıkardı ki, köylülerin durumu eskisinden de kötü oldu. 1773 yılında Volg köylüleri Pugaçef başkanlığında bir isyan çıkardılar. Ancak isyan iyice büyümeden bastırıldı ve Pugaçev idam edildi. Bu olaydan sonra Katerina reformun artık kaçınılmaz olduğunu görerek 1775 yılında yeni kanunlar çıkardı. Bir Alman hukukçusunun danışmanlığında ”Eyaletlerin Statüsü”nü yayınladı. Buna göre eyaletler kendi kendilerini yönetecek, her eyalette mahalli idare ve mahkemeler kurulacaktı. Bu olay gerçekten bir ilerleme hareketiydi. Nitekim ”Eyaler Statüsü”, XIX. yüzyılın ikinci yarısında II. Alexander’ın yaptığı diğer reformlar, eski yasaların yerini alıncaya kadar uzun süre uygulandı.

Dış politikası da ülkenin sınırlarını olabildiğince genişletmek olan Büyük Katerina, 1768 yılında Prusya İmparatoru Frederik ile anlaşarak Osmanlılara ve Avusturyalılara karşı savaş ilan etti. Bu Osmanlılarla ilk savaştı ve altı yıl sürdü. Savaşı Rusya kazandı.1787 yılındaki Osmanlı savaşlarında ise Katerina, Türklere karşı Prusya ve Avusturya’yla birleşti. Seferler sonucunda Rusya’nın sınırlarını Karadeniz kıyılarına, Kırım ve Kafkaslar’a kadar genişletmeyi başardı. Bu arada Polonya’yı ele geçirmeye çalışyordu. 1772’de Polonya’nın bölünmesiyle bağzı yerleri işgal etti. 1795‘te ise Polonya’nın büyük bir bölümünü Rusya topraklarına katmayı başardı.

Kültürlü kişiliğiyle pek çok aydın kişiyi çevresinde toplamayı bilmiş olan Katerina, Voltaire, Diderot gibi ünlü Fransız yazar ve düşünürlerle dostluk kurdu. 10 Kasım 1796‘da geçirdiği felç sonucu öldü. Ardından tüm Rusya yas tuttu.