Francisco Goya kimdir, Romantizm akımının önde gelen isimlerinden olan İspanyol ressam ve gravür sanatçısıdır.
Yaptığı portreleriyle ün salmıştır. Kendisinden sonra gelen Edouard Manet, Pablo Picasso ve Francis Bacon gibi ressamlar ondan etkilendi.
Francisco Goya, 30 Mart 1746 tarihinde İspanya, Zaragoza yakınlarında Fuentetodos köyünde doğmuştur. Tam adı Francisco José de Goya y Lucientes‘dır. Babası José Goya bir çiftçi idi. Francisco Goya ilk resim denemelerini Zaragoza’da yaptı. 13 yaşındayken Zaragoza’da Jose Luzan‘ın atölyesine girdi ve dört yıl eğitim gördü.
Daha sonra 1763 yılında Madrid‘te sonradan kız kardeşi ile evleneceği ressam Francisco Bayeu ile çalışmaya başladı. O çağlarda, sivrilen bir ressamın İtalya’ya gitmesi adetti. Goya da bu geleneğe uydu. Beş yıl kadar Napoli, Roma ve Parma‘da dolaştı. Birbirinden şatafatlı tabloları incelerken daha ziyade bu eserlerin tekniğiyle ilgilendi. Bu arada 1771 yılında Parma’da tertip edilen bir resim yarışmasında birincilik almayı da başardı. İspanya’ya dönüşünde artık ünlü ve bilinen bir ressamdı. İspanya’ya döndüğünde Zaragoza Katedrali’nin küçük koro bölümünün süslemelerini yaptı. 1774’te Madrid’e çağırıldı. Santa Barbara Krallık Halı Tezgâhlarında halı örnekleri hazırlamakla görevlendirildi.
Madrid‘e döndükten sonra yaptığı çalışmalarında kendisinden bir asır evvel yaşamış İspanyol ressam Diego Velazquez‘den etkilendiği görülmektedir. Francisco Goya, 1779 yılında Kral III. Carlos‘ un portresini yaptı. 1780’de kralın ressamı oldu ve San Fernando Akademisi’ne girdi.
1785’te Akademi’nin resim bölümü yardımcı yöneticiliğine getirildi. 1788 yılında İspanya Kralı 4′üncü Carlos’un ressamları arasına katılan Goya, 1799′da Saray’ın baş ressamı oldu. Kralın çeşitli portrelerini yaptı, ünü giderek yayıldı ve bu yıllarda varlık içinde yaşadı.
Güney İspanya’ya gezmeye gittiği 1792 senesinde Sevilla şehrinde bulunduğu bir sırada ağır bir hastalığa yakalandı ve bunun sonucunda tamamen 46 yaşında sağır oldu. Tutkuyla bağlandığı Alba Düşesi’nin yanında Endülüs‘te bir yıl yaşadı. 1793 yılında Madrid‘e döndü, 84 baskıdan oluşan ünlışmaya başladı (1795-1798). 1795’de tüm resmi görevlerinden ayrılmış ve iyileşmiş olarak kent dışındaki San Antonio de le Flora Kilisesi’ni kubbesini freskolarla süsledi. Fransız Devrimini çok yakından takip etti, Jean Jacques Rousseau‘dan etkilendi.
1800 yılı dolayında gerçekleştirdiği kral ailesinin grup portresi (Madrid, Prado) onun bu alandaki veriminin doruğunu oluşturdu.
1808 yılında İspanya tarihi için kara bir devir başladı. Napolyon Bonapart ülkeyi zaptetmeye kalktı. İspanyollar da inatçı bir ruhla yurtlarını savununca, 1814 yılına kadar her yer kana bulandı. Bu ikinci darbe Goya’yı çok değiştirdi. Bir vatansever olarak (“3 Mayıs 1808” isimli tablosuna ve pek çok çizimine konu ettiği gibi) Fransız askerlerinin İspanyol vatandaşlarına yaşattığı zulüm ve acıları bizzat gözlemleyerek daha da karanlık bir karaktere büründü ve bunu özellikle küçük çizim serileriyle kâğıda döktü. Bu sebeple resimlerine gri, siyah ve koyu renkler hakim oldu.
1815 yılında Goya kendisini toplum hayatından hemen hemen soyutlamış gibiydi, artık yalnızca arkadaşları ve kendisi için resim yapıyordu. 1819 yılında Toplumdan ve tüm insanlardan kaçmak, herkesten ve her şeyden olabildiğince uzak yaşamak için yaşamında radikal bir değişikliğe gitti: Uzun zamandır birlikte olduğu Leocadia Weiss ile beraber Madrid’in dışındaki kırsal bir bölgede, sade, dikdörtgen biçimli iki katlı basit bir eve yerleşti. Ev başka insanlar tarafından çoktan beridir “Quinta del sordo”, yani “Sağır Adamın Köy Evi” olarak adlandırılıyordu, çünkü evin Goya’dan önceki sahibi de sağırdı. Burada yaşamanı sürdürmeye başlaması Goya üzerinde asla iyileştirici bir tesir yapmadı.
Goya “Quinta del sordo” ‘nun alçı duvarlarını o güne (ve belki de bugünehşetli resimlerle süslemeye başladı. “Kara Tablolar” olarak anılan bu eserler Goya’nın sanatında eriştiği doruk noktalarıdır. Siyah, gri ve kahverenginin ağırlıklı kullanıldığı bu karanlık eserlerin hiç birisine isim vermedi, zaten evinin duvarlarına yaptığı bu resimler herhangi bir ticari amaç güdemezdi. Kara Tablolar’ın isimleri, daha sonra kimi sanat tarihçileri tarafından müştereken uygun görüldü/uyduruldu.
Ölümünden çok sonra, 19. yüzyılın sonlarında “Sağır Adamın Köy Evi”nin duvarları yetkililerce sökülerek Madrid‘deki del Prado Müzesi‘ne götürüldü ve bu resimler plasterlerle özel bir teknik uygulanarak tuallere geçirildi.
Francisco Goya’yı bazı tablolarından ötürü Engizisyon Mahkemesi’nin huzuruna çıkardılar. Bu olay Goya’nın İspanya’ya olan sevgisini yok etti. Goya, ikinci bir defa daha Engizisyon Mahkemesi’nin eline düşerse yakasını kurtaramayacağını anladı. Oniki yıldan beri dul olan Goya 1824′te tedavi olmak bahanesiyle İspanya‘dan ayrılıp Fransa‘ya yerleşti. Çocuklarından sağ kalan tek oğlu Javier ve eşi 1828 yılında Fransa, Bordeaux’a yanına ziyarete geldi.
Francisco Goya, 1774 yılında ressam Francisco Bayeu’nun kız kardeşi Josefa ile evlendi 5 çocuğu oldu. Eşi 1812 yılında vefat ettikten sonra bir daha evlenmedi.
Francisco Goya, 16 Nisan 1828 tarihinde Fransa, Bordeaux’da 82 yaşında ölmüştür.
Geride beş yüze yakın yağlı boya tablo ve fresko, üç yüz kadar litograf ve yüzlerce çizim bırakmıştır.
Modern sanatın öncülerinden biri olarak kabul edilen Francisco Goya’nın eserlerinin büyük bir bölümü Madrid‘de Museo del Prado‘da sergilenmektedir.
Tanınmış Eserleri: Bordeaux’lu Sütçü Kız, 1827/1828; Madrid, Prado), Halı Örnekleri (28 adet, 1776-1792, Madrid, Prado), Şemsiye (1777), Alba Düşesi (1796 New York; Pihanic Society), Çıplak Maya (1797), Kral IV. Carlos ve Maria-Louisa At Üstünde (1799), Yelpazeli Kadın (1807 Paris, Louvre), Balkondaki Mayalar (1810-1815, New York, Metropolitan Müzesi), Dev ya da Panik (1810-1812, Madrid, Prado), İsyancıların Kurşuna Dizilmesi (3 Mayıs Kıyımı). (1814), Çocuklarını Yutan Satürn (1820), Cadıların Toplantısı (1820-1822). Baskı dizileri: Tauromaquia (Boğa Güreşi) 1815, Atasözleri (1815), Disparates (Tuhaflıklar) ölümünden sonra 1850′ de basıldı.