Frida Kahlo kimdir

Frida Kahlo kimdir, Meksikalı ressam. Gerçek adı Magdalena Carmen Frida Kahlo y Calderón‘dur. Resimleri sürrealist akımla ilişkilendirilse de keskin ve acı gerçekliği yansıtmaktadır. Fırtınalı bir hayatı olmuş, hastalığı, resim sanatına kattıkları, ilişkileri ve yeteneğiyle dikkat çekmiştir. Pablo Picasso’nun “Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz” dediği sanatçının 70 eserinin 50’si ressama hayranlığıyla bilinen Madonna tarafından satın alınmıştır. Oto portreleriyle tanınan Frida’nın hayatı, yönetmenliğini Julie Taymor‘ın yaptığı ve
Salma Hayek‘in sanatçıyı canlandırdığı 2002 tarihli Frida filmiyle beyaz perdede hayat bulmuştur. Kahlo, yaşarken ünlü olmuş, resimlerinin çoğu satmış nadir sanatçılardan biridir.

6 Temmuz 1907’de Coyoacan, Meksika‘da, Macar Yahudisi fotoğrafçı Wilhelm Kahlo ve Kızılderili asıllı
Matilde Calderon Gonzales’in dört kızından üçüncüsü olarak dünyaya geldi. Kahlo ilerleyen yıllarda doğumgününü 6 Temmuz 1907 değil de Meksika Devrimi‘nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan edecekti. Çünkü yaşamının modern Meksika’nın doğuşuyla başlamış olmasını istiyordu. Ailesiyle birlikte Coyoacan bölgesinde oturdukları evlerinin dış duvarları kobalt mavisi ile boyalı olduğu için “Mavi Ev” olarak anılıyordu. Frida’nın doğumundan kısa süre sonra, annesi hastalanmış ve kızına süt veremeyecek hale gelmişti. Bu dönemde Frida’yı emzirmesi için Kızılderili bir sütanne bulundu. Bu durumun Kahlo’yu etkilemeyeceğini düşünüyorlardı ancak Frida yıllar sonra yapacağı resimlerden birinde sütannesini, Meksikalı yönünün mitik bir şekilde bedenlenmiş hali olarak gösterecekti. Annesini çok nazik, zeki ama aynı zamanda zalim, hesaplı ve fanatik bir şekilde dindar olarak tanımlayan Kahlo’nun babasıyla ilişkileri her daim iyi olmuştu. Günlüğüne babasıyla ilgili olarak yazdıkları, bay Kahlo’nun şefkat ve çalışkanlığın mükemmel bir simgesi olduğu, Frida’nın tüm sorunlarına anlayışla yaklaştığı yönündeydi. 6 yaşında çocuk felci geçiren Kahlo’nun bu sebepten, bir bacağı diğerine göre daha inceydi. Sinirleri etkileyen çocuk felci nedeniyle hastalar solunum zorluğu nedeniyle hayatını kaybediyordu. Frida ise sağ bacağındaki incelme ile kurtulmuştu. Bu yüzden hep uzun etekler giyen Kahlo, kendisine “Tahta Bacak Frida” denmesine oldukça içerliyordu.

Kahlo, üç kızkardeşi olmasına rağmen bir erkek çocuk gibi büyümüş, okul yıllarında da daha çok erkek çocuklarlahlo, yıllarca geçirdiği çocuk felcinin etkisinde kaldı ve bu yüzden tıp eğitimi almaya karar verdi. Mexico City’de Ulusal Hazırlık Okulunun Tıp Eğitimi bölümüne kabul edildiğinde okulun tarihinde bir ilk gerçekleşiyordu. Zira daha önce sadece erkek öğrencilerin kabul edildiği ve Meksika’da prestij sembolü olan okulun, hazırlık sınıfına ilk kabul edilen kız öğrencilerden biri olmuştu. Ulusal Hazırlık Okulu’nda Frida’nın vizyonu genişledi, sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlarda kendini geliştirme fırsatı buldu. İleride Meksika’nın önemli isimleri olarak anılacak Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda ve Alfonso Villa, Frida’nın okul arkadaşlarıydı. Anarşist bir edebiyat grubuna dahil olan Frida’nın tüm hayatı geçireceği trafik kazasıyla değişecekti. 17 Eylül 1925 tarihinde, erkek arkadaşı Alejandro Gomez Arias ile birlikte otobüsle okuldan dönen Frida için oldukça sıradan bir gündü. Ancak bindikleri otobüs, bir tramvayla çarpıştı. Çok sayıda yolcunun ölümüyle sonuçlanan kazada Frida çok ağır yaralandı. Yolcuların tutunduğu kalın bir metal çubuk Kahlo’nun karnından vücuduna girmiş ve bel omurlarını zedeleyerek dışarı çıkmıştı. Ayrıca omuz ekleminde çıkık, bazı kaburgalarda ve sağ bacağında kırıklar da oluşmuştu. Yaşama şansı olmadığı düşünülen Frida’ya kaza sonrasında dikkat bile edilmemişti. Kazayla ilgili olarak Frida daha sonra şunları söyleyecekti:

Ambulans gelip de Kızıl Haç hastanesine götürüldüğünde, omurgasının, bel bölgesinde üç noktadan kırıldığı, köprücük kemiği ile üçüncü ve dördüncü kaburgalarının da kırık olduğu ortaya çıktı. Frida’nın sağ bacağı on bir yerden kırılmış ve ezilmiş, sol omzu çıkmış, leğen kemiği de üç yerden kırılmıştı. Çelik çubuk karnının sol tarafından girip cinsel organından çıkmıştı ve doktorlar yaşayabileceğinden bile şüpheliydi. Onu parça parça bir araya getirmeleri gerekiyordu. Hastaneden tam bir ay sonra, 17 Ekim 1925‘te taburcu edilen Frida’nın aylarca yatalak olabileceği düşünülüyordu. Çok büyük acılar çekmesine rağmen bunu yansıtmayan Frida’nın hayatı korseler, hastaneler ve doktorlar arasında geçiyordu. Omurgası ve sağ bacağında dinmeyen bir acı vardı. 32 kez ameliyat edilen Frida’nın, 1954’te çocuk felci nedeniyle sakat olan sağ bacağı kangren yüzünden kesilecekti. Fotoğrafçı olan babasının işleri ise gün geçtikçe kötüleşiyordu. Frida’nın bakım masraflarını karşılamakta zorluk çeken babası çareyi evin değerli eşyalarını satmakta bulmuştu. Sadece tutkuyla bağlı olduğu piyanosu ve kitapları kalmıştı ve bu dönemde bay Kahlo’nun sara krizleri de sıklaşmıştı.

Tüm gününü yatakta geçiren kızı için kendi elleriyle şık bir karyola yapan bay Kahlo, Frida’yı hayata bağlamak için elinden geleni yapıyordu. Annesi Mathilde ise Frida’nın kendini izleyebilmesi için tavana bir ayna asmıştı. Ancak parçalanmış bedeni ve kendisiyle karşı karşıya kalınca dehşet içinde ilk tepkisini veren Frida, aynadaki kişiyi resmetmeye başladı. Ağrılarıyla başa çıkmak için sürekli olarak resim yapmaya başlayan Frida, ilk portresini ilk aşkı Alejandro’ya armağan etti. Ancak ilişkileri sona ermişti. Ailesinin teşvikiyle resim yapmaya başlayan Frida birçok oto portre resmetti. Artık iyileşmeye başlamıştı, resim onun için büyük bir motivasyon olmuştu. 1927 yılı sonunda yürümeye başlayan Kahlo, bu dönemde sanat ve politika çevreleri ile yakın ilişkiler kurmaya başladı. Küba’lı önder
Julio Antonio Mella ve fotoğraf sanatçısı Tina Modotti bu isimlerden ikisiydi. Birlikte davetlere gidiyor, sosyalistlerin tartışmalarına katılıyorlardı ve Kahlo, 1929’da Meksika Komünist Partisi‘ne üye oldu.

Resim çalışmalarına devam eden Kahlo, eserlerini takip ettiği ve Meksikalı Michalangelo olarak anılan ünlü ressam
Diego Rivera‘yla da tanışmak istiyordu. Rivera’nın kendi resimleriyle ilgili fikrini merak eden Frida, ünlü ressamı ziyaret ettiğinde ona aşık oldu ve iki sanatçı, 21 Ağustos 1929’da dünya evine girdi. Bu evlilikle ilgili olarak Frida günlüğüne şunları yazmıştı:

Evliliklerinin ilk yılında Frida hamile kalmasına rağmen Rivera’yla yaşadığı sorunlar nedeniyle bebeği aldırdı. 1930 yılında Amerika‘ya giden çift, Rivera’nın aldığı duvar resmi siparişleri bitene kadar orada yaşayacaklardı. Ard arda 2 düşük yapan Frida, Rivera’nın başka ilişkileri olduğunu da öğrendi ve çift oldukça fırtınalı geçen evliliklerini 1939 yılında sonlandırdılar. Ancak bir sene sonra, 1940‘da yeniden evlenip Frida’nın çocukluğunun geçtiği Mavi Ev’e yerleştiler. Bu dönemde Kahlo sürrealist resmin öncü isimlerinden dostu Andre Breton’un da desteğiyle New York’ta bir sergi açtı ve resimlerinin yarısının satıldığı bu sergide ünlü aktör Edward G. Robinson, Kahlo’nun dört tablosunu satın aldı. Bu sergiyle uluslararası bir ün kazanan Frida, 1939’da Paris‘te bir sergi açtı. Picasso ve Kandinsky gibi sanatçıların büyük ilgi gösterdiği sergide; Louvre Müzesi, sanatçının Çerçeve adlı tablosunu satın aldı.

Frida’nın evliliği süresince başka erkeklerle ilişkileri oldu. Rus devriminin önde gelen isimlerinden Lev Troçki ile birlikte olan Frida, Troçki’nin eşinin bu ilişkiyi farketmesi üzerine bu birlikteliği sonlandırmıştı. Troçki’ye düzenlenen suikastın ardından ressam Siqueiros’un arkadaşı olması nedeniyle sorgulanan Frida, Meksika’dan ayrılarak San Fransisco’da bulunan eski eşi Rivera’nın yanına gitmişti. Frida için yaşadıkları tüm sorunlara rağmen Diego’nun anlamı büyüktü, kocasıyla ilgili olarak şunları yazmıştı:

Sağlığı sık sık bozulan Frida, bütün gücüyle resim yapıyor, eserlerinin gördüğü ilgi onu çok heyecanlandırıyordu. Ancak çocuğu olmadığı için üzülen sanatçı evcil hayvan besliyordu. 1941‘de “Ben ve Papağanlarım” ve 1953‘te “Maymunlarla Otoportre” isimli çalışmalarına imza atan sanatçı, aynı yıl ‘La Esmeralda’ adlı bir sanat okulunda öğretim üyeliğine başladı. Sağlık durumu kötüleşmesine rağmen ders vermeyi sürdüren Frida, 1950 senesinde daha önce olduğu ameliyatlar nedeniyle dokuz ay hastanede yatmak zorunda kaldı. Frida ülkesi Meksika’daki ilk kişisel sergisini ise 1953 senesinde açtı. Aynı yılın temmuz ayında sağ bacağı kesilen Frida’nın başarılarla ve acılarla dolu yaşamı, akciğer ambolisi nedeniyle 13 Temmuz 1954‘te sona erdi. Sanatçının ölmeden önce tamamladığı son eser ise “Yaşasın Hayat” isimli natürmort çalışmaydı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.