Biyografi

Hipokrat kimdir

Ad Soyad: Osman Girgin Doğum Tarihi: 19 Ekim 1987 Nereli: İzmir Meslekler: ,

Hipokrat kimdir, Milattan önce yaşamış olan tıbbın babası olarak anılan hekimdir.

Hipokrat, MÖ 460 yılında Yunanistan‘da Kos adasında (İstanköy) hekim Heraklides’in oğlu olarak doğmuştur. Babası da bir hekim olan Hipokrat, babası tarafından yetiştirilerek birçok yerde hekimlik yapmıştır. Yaşadığı dönem sanatçı ve entellektüellerin ilk kez gerçeği aradıkları zamanlar olan Yunan döneminin altın çağıdır.

Yaşadığne hastalıkların olağanüstü güçlerden ve tanrıların gazabından kaynaklandığına inanmamış, her hastalığının fiziksel ve gerçekçi bir açıklaması olduğunu düşünmüştür. Çalışmalarını gözlemler üzerine oturtmuş, tıbbı bilim ve sanat haline getirmiştir.

Hipokrat yaşamının önemli bir bölümünü gezginci olarak geçirmiş, eski Yunanistan‘ı dolaşarak, pek çok hastaları tedavi etmiş ve çok sayıda öğrencilere tıp dersleri vermiştir. Kimi yayınlarda, yaşamın erken döneminde Mısır’a gittiği ve Mısırlı bilgin Imhotep (M.Ö. 2980 – 2950)’e atfedilen tıp eserlerini incelediği belirtilmektedir.

Hipokrat, uzun yıllar Atina‘da yaşamış, Tesalya’ya, Makedonya’ya, Anadolu’ya geziler yapmış Makedonya hükümdarı Percidas’ı tedavi etmiştir. Ünlü İran’a değin yayılmış olup, çağdaşı olan Pers hükümdarı Serhas, O’nu zengin armağanlar vaat etmek suretiyle iran’a davet ettiği halde, Hipokrat daveti, ülkesinbul etmemiştir.

Hipokrat Trakya’da bulunduğu sırada, çevresindekilerin deli olduğunu sandığı, ünlü Grek filozofu Demokritos‘u (M.Ö. yaklaşık 470-yaklaşık 380) Abdera’da tanımış ve onun bir deli değil aksine büyük bir düşünür olduğunu söylemiştir.

Hipokrat birçok yerleri gezdikten sonra, Cos adasında, eski dünyanın usa en çok dayanan (rational) kurumu olan Tıp okulunu kurmuştur ki bu olay, O’nu günümüz tıbbının babası olarak saymamızın gerçek nedenidir.

Hipokrat’a göre tıbbın ilk kuralı “Primum non nocere” (Önce zarar verme!) ilkesidir. Onun zamanında yaşamış olan filozof Eflatun “Protagoras” adlı yapıtında Hipokrat’tan “Koslu Asklepiades” olarak bahsetmektedir. Eflatun, Protagoras isimli yapıtından ayrı olarak Phaedrus isimli diyalogunda da O’nu saygıyla anmıştır.

Aristotales‘in öğrencilerinden Menon tarafından yazılan kitapta Hipokrat’ın hastalıkların nedeni konusundaki görüşlerine özel bir yer verir. Menon’a göre Hipokrat’ın temel hastalık kuramı; yanlış beslenme sonucunda sindirilemeyen bazı artıkların buhar çıkardığı, bu buharların vücuttan atılamayarak hastalıklara yol açtığı şeklindedir.

Kendisi zatürree ve çocuklardaki epilepsi (sara) hastalığının belirtilerini ilk tanımlayan hekimdir. Yine düşünce ve duyguların kalpten değil, beyinden kaynaklandığı fikrini ortaya atan ilk kişidir.

San’atını icra etmek üzere tüm Yunanistan’ı dolaşmış, Kos adasında bir tıp okulu kurup düşüncelerini öğretmiştir. Öğretisi genelde etik (ahlaki değerler) ağırlıklıdır. Bu etik boyut, Hipokrat andında da açıkça görülmektedir.

Bilimsel tıbbın kurucusu olan büyük hekim milattan önce 377 yıra kitap haline getirilmiş ve 18.yüzyıla kadar tıpta klasik kitap olarak 20 asırdan uzun bir süre kullanılmıştır.

Hipokrat‘ın çağında hekimler “Asklepiadlar” adı verilen loncalarda toplanırdı. Hekimlik babadan oğula geçerdi. Genç hekimler loncaya alınırken günümüzde de geçerli olan fakat bazı değişikliklerin yer aldığı ünlü “Hipokrat Yemini” ederlerdi. Eski Hipokrat Yemini’nde tıp tanrısı olarak kabul edilen Asklepios adına yemin edilirken, yeni yeminde kutsal inançlar üzerine yemin edilmektedir.

2400 yıldan beri mesleğe adım atan tüm hekimlerin değişik şekillerini okuduğu Hipokrat Yemini; sanılanın aksine Hipokrat’ın bizzat kendisi tarafından değil, büyük olasılıkla oğlu veya öğrencilerinden biri tarafından milattan önce 5. yüzyılda yazıya dökülmüştür.

Hippokrat yemini tıbbi etik ile ilgili bilinen en eski metinidir ve prensipleri değişikliğe uğramış olsa bile zaman, yer, sosyal düzen ve dinlerden bağımsızdır.

Hipokrat’ın ilk kuralı; hekimin gerek düşünceleri gerekse seçtiği tedavi ile “hastaya zarar vermemesi”dir. Hipokrat yemini hekimlik sanatının önemli sembollerinden birisidir.

Hippokrat andı herhangi bir bağlayıcılığı ve yasal yaptırımı olmamasına rağmen metin hekimlik tarihi ve yasaları açısından önem taşımaktadır.

Hipokrat, yaklaşık olarak MÖ 377 yılında Yunanistan‘ın Larissa şehrinde 83 yaşında ölmüştür.

Hipokrat’ın iki oğlu vardı; onlara hekimliği Hipokrat öğretmiştir. Oğullarının adları Thessalus ve Dracon idi. Bir kızı vardı ve damadı ünlü bir hekim olan Polybe idi. Kızlar o çağda hekim olamıyorlardı. Birçok erkek torunları O’nun adını (Hipokrat III, Hipokrat IV ve nihayet Hipokrat VII) aldılar ve hepsi de O’nun okulunda hekim oldular.

Tıpta yemin denilince ilk akla gelen “HipokratYemini”dir. Hipokrat yaklaşık 2500 yıl önce tıbbın özellik arz eden bir san’at olduğu fikrini benimseyerek, bu sairleştirmek ve san’atın kutsallığını ifade edebilmek amacı ile böyle bir metni gelecek kuşak hekimlere miras bırakmıştır.

Hipokrat bazı hastalıkları ilk kez tanımlamıştır, “Çomak Parmak” adlı hastalığa “Hipokratik parmaklar” denilmektedir. Çünkü ilk kez Hipokrat bu hastalığın tanımını yapmıştır. Diğer tanımladığı hastalıklar ise; “akciğer kanseri”, “akciğer hastalığı”, “siyanotik kalp hastalığı”dır.

Hipokrat yemini:
Hekim Apollon, Aesculapius, Hygieia, Panacea ve bütün Tanrı ve Tanrıçalar adına.
And içerim, onları tanık ve şahit tutarım ki, bu andımı ve verdiğim sözü gücüm kuvvetim yettiği kadar yerine getireceğim.
Bu san’atta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım. Paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim. Öğrenmek istedikleri takdirde onun çocuklarına bu san’atı bir ücret veya senet almaksızın öğreteceğim.
Reçetelerin örneklerini, ağızdan bilgileri şifahi malumatı ve başka dersleri evlatlarıma, hocamın çocuklarına ve hekim andı içenlere öğreteceğim. Bunlardan başka bir kimseye öğretmeyeceğim.
Gücüm yettiği kadar tedavimi hiç bir vakit kötülük için değil yardım için kullanacağım.
Benden ağı (zehir) isteyene onu vermeyeceğim gibi, böyle bir hareket tarzını bile tavsiye etmeyeceğim.
Bunun gibi bir gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim. Fakat hayatımı, san’atımı tertemiz bir şekilde kullanacağım.
Bıçağımı mesanesinde taş olan muzdariplerde bile kullanmayacağım. Bunun için yerimi ehline terk edeceğim.
Hangi eve girersem gireyim, hastaya yardım için gireceğim. Kasıtlı olan bütün kötülüklerden kaçınacağım.
İster hür ister köle olsun, erkek ve kadınların vücudunu kötüye kullanmaktan sakınacağım. Gerek san’atımın icrası sırasında, gerek san’atımın dışında insanlarla ilişkideyken etrafımda olup bitenleri, görüp işittiklerimi bir sır olarak saklayacağım ve kimseye açmayacağım.
Bu andımı tuttuğum sürece, hayatım ve san’atımın icraası bana mutluluk versin, tüm insanlar tarafından her zaman saygı göreyim, eğer yeminimden dönersem bunun zıddı bana az gelsin.