III. Selim (3. Selim) kimdir
III. Selim kimdir, Osmanlı padişahlarının yirmi sekizincisi, İslam halifelerinin doksan üçüncüsü olan III. Mustafa Osmanlı devleti’nin iç ve dış sorunlarının olduğu bir dönemde padişahlık yapmıştır. 18 yıl tahtta kalmışe askeri alanda reformlar ile Osmanlı Devleti’ni bu durumdan çıkarmak için mücadele etmiştir. Ancak yaptığı ıslahatlardan memnun olmayan Yeniçeriler tarafından tahttan indirilerek idam edilmiştir.
III. Selim, padişah III. Mustafa‘nın Mihrişah Sultan‘dan olan oğlu olarak 24 Aralık 1761‘de İstanbul’da doğdu. Babası öldüğünde henüz 13 yaşında olduğu için tahta amcası I. Abdülhamit çıkmıştı. I. Abdülhamit, III. Selim’e zor bir kafes hayatı yaşatmadı. Şehzadeliği boyunca iyi bir eğitim almış, müzik ve şiirle ilgilenmişti. Bunların dışında yüksek din ve fen ilimleri, Arapça ve Farsça öğrendi.
III. Selim, amcası I. Abdülhamit’in ölümü üzerine 7 Nisan 1789‘da tahta çıktı. Tahta çıktığında Osmanlı Devleti hem Avusturya hem de Rusya ile savaş halindeydi. Devletin durumunun kötü gidişatını bir an önce düzeltmek için 16 Mayıs 1789‘da bir divân toplantısı düzenledi. Bu divândan sonra idari, mali, siyasi ve askeri konularda ıslahatlar yapılmasına karar verdi. Maliyenin düzelmesi için saraydaki altın ve gümüşlerin bir bölümünü hazineye kattı.
Veziriazam Koca Yusuf Paşa görevden alınarak yerine Vidin Seraskeri Cezayirli Gazi Hasan getirildi. Bunun ardından 11 Temmuz 1789‘da İsveç ile Rusya‘ya karşı ittifak antlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre Osmanlı Devleti, İsveç Krallığı’na yılda iki bin kase altın verecek karşılığında iki taraf birbirinden habersin ittifak antlaşması imzalamayacaktı.
Bir yandan devam eden Osmanlı-Avusturya savaşında Osmanlı kuvvetleri Yaş’tan Rusya üzerine sefere giderken Avusturya ordusu tarafından bozguna uğratıldı. 1 Ağustos 1789‘da Foksan‘da büyük bir yenilgi alındı. Avusturya ordusu Belgrad’a kadar ilerledi. 31 Ocak 1790‘da Rusya’ya karşı Prusya ve Avusturya’nın ittifak yapması üzerine Avusturya ile olan savaş sona erdi. Bunun üzerine Avusturya ile 4 Ağustos 1791‘de Ziştovi Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre İki devler arasında denizde ve karada yeniden dostluk kurularak ticari serbestlik devam edecek,Avusturya savaşta ele geçirdiği yerleri Osmanlı Devleti’ne geri verecekti. Hotin Kalesi, Osmanlı-Rus Savaşı neticelene kadar Rusya’da kalıcak, Eflak ve Boğdan’ı boşaltan Avusturya Rusya’ya yardım etmeyecekti.
Çariçe II. Katerina, imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması‘yla Kırım’ı Osmanlı Devleti’nden almıştı. 1781–1792 yılları arası süren Rus savaşında İngiltere ve Fransa da Osmanlı Devleti’ni desteklemekteydi. Çünkü İngiltere ve Fransa Rusya’nın büyüyen bir kuvvet olmasını istemiyorlardı. Ancak Avusturya Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmaktaydı. 1 Ağustos 1789 Foksan ve 22 Eylül 1789 tarihli Boze bozgunlarından sonra İngiltere ve Prusya’nın etkisiyle Rusya da barış imzalamaya taraftar oldu. 10 Ocak 1792‘de Rusya ile Yaş Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre Osmanlı Devleti Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu ve Gürcistan’daki egemenlik hakkını tanıyacak, Rusya Prut ile Dinyester Nehirleri arasındaki yerleri Osmanlı Devleti’ne verecek ve bu iki nehir sınır oluşturacaktı. Ayrıca Osmanlı Devleti Rusya’nın ticari gemilerini korumak ve eğer korsanlaecbur bırakılmıştı.
1792‘de girilen bu barış döneminde III. Selim, birçok ıslahat çalışması yaptı. Tahta geçtiğinde hazırlattığı raporda askeri alanda reformlara ağırlık verilmesi kararlaştırılmıştı. Rapora göre üç farklı düşünce ortaya çıkmıştı :Kanuni dönemindeki askeri yöntemleri ve kanunları geliştirerek yeni asker yetiştirilmesi, ocaklar eski düzenleriyle çalışmaya devam ederken Avrupa yöntemlerince geliştirilmesi ve Yeniçeri Ocağı’nın tamamen kaldırılıp yerine yeni bir ordu kurulması.
Bu fikirlerden Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması benimsendikten sonra il etapta yeni bir ocak kurulması tehlikeli olduğundan Bostancı Ocağı‘na bağlı “Bostancı Tüfenkçisi” Ocağı kuruldu. Böylece yeni ve düzenli ordu anlamına gelen Nizam-ı Cedid için ilk adımlar atılmış oldu. Bu ocağın gelirlerini karşılamak için İrad-ı Cedid hazinesi kuruldu.
Ancak bu değişiklikler Yeniçeri Ocağı’nın hoşuna gitmemişti. Yeniçeri Ocağı’nın Nizam-ı Cedid ordusuna karşı aldığı düşmanca tutum yüzünde ordudaki asker sayısı ve görev alanı düşürüldü. Bunların dışında ordunun teknik sınıfları takviye edilerek; humbaracı, lağımcı, topçu ocakları için yeni kanunlar çıkarıldı. 1794‘te, Teknik Üniversite mahiyetinde, Sütlüce’de Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn kuruldu. Okulun öğretim üyesi, kitap, ders alet ve edevatı, yurtiçi ve dışından bütünüyle karşılandı. Nizam-ı Cedid ordusu yetiştirilmek üzere Ankara, Kayseri ve Konya‘da teşkilat kurulup, askerin mevcudu artırılmaya çalışıldı.
Anadolu ve Rumeli toprakları, yirmi sekiz eyalete ayrıldı. Ayanların eskiden olduğu gibi halk tarafından seçilmesi, kanun haline getirildi. Resmi dairelere talimat gönderilerek, yazışmalara, kullanılan dile, tabirlere dikkat edilmesi ve halkın işlerinin süratle takibi ve yerine getirilmesi istendi. İleri gelen devlet adamları için, yeni nizamnâme yayınlandı. İlma eserler yazılıp, pek çok kitap tercüme edilerek, yayınlandı. Ticari ve iktisadi sahada yenilik yapılıp, Zahire Nazırlığı kuruldu. Tecdid-i Kanun-i Tımar ve Zeamet kanunuyla, harbe katılmayan tımar ve zeamet sahiplerinden, topraklarının geri alınması esası getirildi.
Avrupa devletlerine daimi elçilikler kurularak, 1793‘te ilk tayinler yapıldı. Avusturya, Fransa, İngiltere ve Prusya merkezlerine gönderilen elçiler, bulundukları memleketlerin yalnız siyaseti ve diğer devletlerle olan münasebetleri hakkında bilgiler topladılar. Aynı zamanda, oraların kültürleri, her türlü ilerleme ve gelişmeleri hakkında bilgiler toplayıp, rapor halinde İstanbul’a gönderdiler.
III. Seilm’in tahta çıkışından 3 ay sonra ortaya çıkan Fransız İhtilali‘yle, Avrupa devletleri, Fransa’ya cephe almasına rağmen, Osmanlı Devleti, meseleye karışmadığı gibi ilişkilerini de devam ettirdi. Osmanlı Devleti; ihtilalle değişen yeni Fransız idaresini tanıyan ilk devletlerdendi. Fakat, Fransa’nın 1795 Basel Antlaşması’yla, Venediklilerden Dalmaçya kıyılarını almasıyla, Balkanlarda başlattığı bağımsızlık fikri propagandası, takip edilen siyasetin değişmesine sebep oldu. Hırvat, Rum ve Sırplar arasında, ihtilal fikirlerinin yayılması Osmanlı Devleti’nin aleyhine oldu. Ayrıca Fransa, bununla da kalmayarak, sömürgecilik zihniyetiyle İngiltere’yi Akdeniz’den çıkarıp, Uzakdoğu’daki İngiliz sömürgelerini ele geçirmek için Hindistan’a giden yolların en kısası olan Mısır’a sahip olmak istedi. Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü bozmaya çalıştı. Napolyon Bonapart, beş yüze yakın gemiye aldığı Fransız ordusuyla Akdeniz’e açılıp, Malta’yı işgal ettikten sonra, 2 Temmuz 1798 tarihinde İskenderiye’den, Mısır’a çıkarma yaptı. Fransa’nın bu beklenmedik harp ilanı İngiltere’nin menfaatlerine ters düştüğünden, Akdeniz’deki İngiliz Amirali Nelson harekete geçti. Amiral Nelson, 1 Ağustos 1798‘da Fransız Donanmasını mağlup etti. Rusya, ihtilalin tesirinden korunmak için Fransa’ya karşı Osmanlı Devletiyle ittifak kurdu. Karadeniz’den Akdeniz’e geçirilen Rus filosu, Osmanlı donanmasıyla birlikte hareket etti. Osmanlı-Rus donanması Zenta ve Kefalonya adaları sâhilindeki Fransız gemilerini mağlup etmesi üzerine İngiltere ve Rusya ile antlaşma imzalandı.
Fransız donanması bozguna uğratıldığından , Napolyon Bonapart ve ordusunun deniz yolu, Akdeniz’de Osmanlı-İngiliz-Rus donanmasınca kapatıldığından, Osmanlı ülkesinde mahsur kalmıştı. Napolyon Bonapart, Mısır’dan çıkış yolu bulmak ve Suriye’ye hakim olmak için, Akka’yı kuşattı. Fransız ordusunu, vebâ salgını gibi nedenlerle önce Kahire’ye çekip 1799 yazında gizlice Fransa’ya kaçtı. 27 Haziran 1801 tarihinde imzalanan tahliye mukavelesiyle Fransızlar, Mısır’ı boşalttı. 25 Haziran 1802’de imzalanan Osmanlı-Fransız anlaşmasıyla Fransa ile olan savaş sona erdi.. Mısır Vâliliğine, 1805’te Kavalalı Mehmet Ali Paşa tâyin edildi. Napolyon Bonapart’ın İstanbul şehri ve Çanakkale ile İstanbul Boğazlarını almak istemesi üzerine 24 Eylül 1805’te Osmanlı-Rus ittifakı yenilendi. Napolyon Bonapart tehlikesine karşı, İngiltere ve diğer Avrupa devletleri, Osmanlılara yardım talebinde bulundular. Fakat, Rusya ile ittifak ve İngiltere ile dostluk uzun sürmedi.
Arabistan’da Vehhâbi Bedevîler isyan başlatmışlardı. Ancak bu sırada Napolyon Bonapart’ın Mısır’a girmesi ile durum daha da karışmıştı. Arabistan Yarımadası’ndaki Vehhâbile, 18 Şubat 1803‘te Taif’i kuşattılar. III. Selim bu duruma kesin bir çözüm bulmak için Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa‘yı görevlendirdi.
Rusya ve Avusturya’nın Balkanlarda Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışması sonucu Fransa’yla yakınlaşma olmuştu. Eflak beyi ile Boğdan beyinin Rus yanlısı olduklarından destek almaktaydılar. Rusya’nın Balkanlara girmesiyle, İngiltere’de on altı gemiden meydana gelen bir İngiliz filosunu İstanbul önlerine gönderdi. İstanbul önlerine kadar gelen İngiliz donanması, Fransa ileilişkilerinin kesilmesini, Osmanlı-İngiliz ittifakının yenilenmesini teklif ettiler. Kabul edilmeyince Eflak ve Boğdan’ın Rusya’ya, Çanakkale Boğazının da İngiltere’ye teslimini teklif ettiler. İngilizler, Osmanlıya asi Kölemenlerle anlaşıp, 20 Mart 1807‘de İskenderiye’ye çıkarma yaparak teslim aldılar.
Bu olaylardan dolayı III. Selim’e karşı bir muhalefet grubu oluşmaya başladı. Nizam-ı Cedid ordusunun başarısızlıklarını ortaya atarak Yeniçeriler ayaklandı. 25 Mayıs 1807‘de Kabakçı Mustafa İsyanı başgösterdi. Ayaklanan Yeniçeriler birçok devlet adamını idam edip III. Selim’i tahtan indirdiler. III. Selim’in amcasının oğlu IV. Mustafa‘yı tahta geçirdiler. Alemdar Mustafa Paşa‘nın III. Selim’i tekrar tahta geçirmek istemesi duyulunca 28 Temmuz 1808‘de III. Selim idam edildi. Laleli Camii yanında III. Mustafa‘nın türbesine defnedildi.
III. Selim imar faaliyetlerine önem verdi. Üsküdar’da Selimiye Camii ile Çiçekçi Camii’yi yaptırdı. Eyüp Camii’yi büyüterek yeniden yaptırdı. Karacaahmet’de, Miskinler Tekkesi denilen Dedeler Mescidini yaptırıp, Küçükmustafapaşa’da Gül Camii’yi kiliseden çevirdi. Üsküdar’da hala kullanılan meşhur Selimiye Kışlasını, Heybeliada’da Deniz Harp Okulu olan Bahriye Mektebini, Halıcıoğlu’nda, Teknik Üniversite olarak Mühendis ve Topçu mekteplerini yaptırıp yeni bölükler kurdu.
Yenilikçi padişah olarak adlandırılan III. Selim, sanatçı ruhlu bir kişiliğe sahipti. Siyasi esnekliği gösterememesi sonucu başarılı olamadı. Yaşamı boyunca müzik ve şiir ile ilgilendi. “İlhami” mahlasıyla şiirler yazdı. Topkapı Sarayı’nda dönemin ünlü müzik adamlarının katıldığı çalışmalar yaptırırdı. Şeyh Galip ile söyleşilerde bulunur, Galata Mevlevihanesi’nde ayin dinlerdi. III. Selim aynı zamanda Türk Klasik Müziği’ne Suzidilârâ, Şevkefza, Şevk-u Tarab, Arazbarbûselik ve Nevakürdi makamlarını kazandırmıştır. Dini müzik olarak ayin, durak, nat, ilahi formunda, din dışı müzik olarak Kâr, beste, semai, şarkı, köçekçe, peşrev, saz semaisi formunda 64 civarında eser bestelemiştir.
III. Selim hakkında ziyaretçi yorumları