Juliette Binoche kimdir
Juliette Binoche kimdir, Fransız aktris. Ülkesi Fransa’nın en iyi aktrislerinden biri olmasının dışında akademi ve Golden Globe tarafından da ödüllendirilmiş olan Binoche, dramadan romantik komediye birçok farklı filmde rol almış ve Milan Kundera’nın ünlü romanı
The Unbearable Lightness of Being’in sinema uyarlamasıyla 23 yaşında tüm dünyanın tanıdığı bir oyuncu olmuştur.
The English Patient, Krzysztof Kieslowski’nin üçlemesi, Damage ve Chocolat oyuncunun önemli filmlerindendir. Başarısının yanında güzelliğiyle de adından söz ettiren Binoche ünlü kozmetik firmalarının da modeli olmuştur.
9 Mart 1964’tekeltıraş bir baba ile oyuncu bir annenin kızı olarak Paris, Fransa’da dünyaya geldi. Henüz dört yaşındayken anne ve babası boşanan Binoche, kızkardeşi Marion Binoche’la birlikte yatılı bir okula gönderildi. Öğrenciyken Eugene Ionesco’nun oyunu Le Roi se meurt’u sahneye koyup oynadığında 17 yaşında olan Binoche, bir yıl sonra National Conservatory of Dramatic Arts of Paris’te oyunculuk eğitimi almaya başladı. Juliette Adrienne takma adıyla katıldığı tiyatro grubu ile birlikte Fransa, Belçika ve İsviçre’de oyunlar sergileyen Binoche, mezun olduktan sonra da annesinin izinden giderek oyuncu olmaya karar verdi.
Beyazperdedeki ilk rolü TV filmi Dorothée, danseuse de corde’ydu. Ancak ilk büyük performansı Pascal Kané‘in yönetimindeki Liberty Belle ile oldu. Filmin başarısından sonra tiyatro yerine sinemada kariyer yapmaya karar veren Binoche, Les Nanas (1984) ve Adieu blaireau’da küçük rollerde göründükten sonra Jean-Luc Godard‘ın Je Vous Salue, Marie ve Jacques Doillon‘ın La Vie de Famille filmlerinde daha önemli rollerde izleyiciyle buluştu.
Aynı yıl Cannes film festivalinde André Téchiné’e en iyi yönetmen ödülünü kazandıran Rendez-vous’da önemli bir performans gösterdikten sonra tanınmaya başladı. Zira bu filmdeki rolüyle 1986’da César Award’ın sahibi oldu. Bir sonraki filmi Jacques Rouffio’nun yönetmenliğindeki Mon beau-frère a tué ma sœur ‘du ve vizyonda hayal kırıklığı yarattı. Ancak Aids konulu ilk film olma özelliği taşıyan Mauvais sang’da gösterdiği performansla eleştirmenlerden büyük övgü aldı.
Binoche yine 1986’da ona ikinci César ödülünü kazandıracak olan Michel Piccoli’nin Léos Carax’s Mauvais Sang’ında rol aldıktan sonra, ilk kez İngilizce konuşacağı bir karakterle izleyiciyle buluşacağı The Unbearable Lightness of Being’de oynadı. Milan Kundera’nın aynı adlı romanından Philip Kaufman’ın beyazperdeye uyarladığı filmdeki Tereza rolüyle artık tüm dünya tarafından bir aktris olmuştu.
Bu dönemde Léos Carax ile tanışan Binoche, yedi yıl sürecek uzun bir birlikteliğin ilk adımını atmış oldu.
Filmin getirdiği uluslararası başarıya rağmen Fransa’ya geri dönen ve Fransız yönetmenlerle çalışmaya devam eden Binoche,
Pierre Pradinas‘un Un tour de manège ve Léos Carax’ın Les Amants du Pont-Neuf filmlerinde kamera karşısındaydı. Filmin finanse edilmesi için Fransa başbakanı François Mitterrand’a mektup yazan, ancak olumlu cevap alamayan Binoche, 2 yıl sonra Mitterrand’dan gelecek yemek teklifini de reddetti. Gazetecilerin neden Binoche’a yemek teklif ettiği sorusu üzerine: yanıtını veren Mitterrand’la daha sonra bir markette karşılaşan Binoche başbakanla kavga etmişti.
Binoche’a European Film Award ödülünü kazandıran Les Amants du Pont-Neuf aynı zamanda aktrisin César’da en iyi kadın oyuncu ödülüne aday olmasını sağladı. Filmin başarısından sonra Emily Bronte’nin romanından beyaz perdeye uyarlanan Wuthering Heights için seçilen oyuncu 1992’de rol aldığı Damage’le dördüncü kez César ödülüne aday gösteriliyordu.
Ardından tüm dünyada başarı kazanan Krzysztof Kieslowski’nin üçlemesinin tüm filmlerinde izleyiciyle buluşan Binoche,
Trois couleurs: Bleu’daki rolüyle César Award’un sahibi oldu ve Golden Globe’da en iyi kadın oyuncu ödülüne aday gösterildi. O yıl Steven Spielberg’den jurassic-park için de teklif almış olan Binoche, tercihini Kieslowski’den yana kullanmış ve Spielberg’e teklifiyle ilgili ne düşündüğünü şu sözlerle açıklamıştı:
Oyuncu, oğlu Raphael dünyaya geldikten sonra film çalışmalarına bir süre ara verdi.
1995’te 35 milyon bütçeyle Fransa’da tüm zamanların en pahalı filmi olan Le Hussard sur le toit için kadın bir kahramanı canlandıran Binoche, César Award’a beşinci kez aday oldu.
Özellikle drama filmlerinde zor rolleri başarıyla canlandıran Binoche, Anthony Minghella’nın yönetmenliğinde çekilen ve tam dokuz dalda oskarı kucaklayan The English Patient’teki Hana rolüyle en iyi kadın oyuncu dalında oskarın sahibi oldu.
Kazandığı uluslar arası başarılara, ödüllere ve oskarlı bir oyuncu olmasına rağmen Amerika’ya yerleşmeyen ve ağırlıklı olarak Fransız yönetmenlerle çalışmayı tercih eden oyuncu 1999’da ikinci çocuğu Hana’yı dünyaya getirdi.
90’lı yıllarda rol aldığı filmlerde birbirinden farklı karakterlere bürünen Binoche, 2000 yılında Lasse Hallstrom’un yönettiği ve Johnny Depp’le başrolleri paylaştıkları Chocolat filmindeki rolüyle BAFTA’da ve akademide en iyi kadın oyuncu ödülüne aday oldu ve European Film Award’ı kazandı.
2002’de Jean Reno’yla birlikte romantik komedi filmi Décalage horaire için kamera arkasına geçen Binoche, Fransa’da büyük hasılat elde eden filmdeki başarısıyla César Award’a aday oldu.
2004’te John Boorman‘ın In My Country isimli filmi için Güney Amerika’ya giden Binoche, Samuel L. Jackson’la başrolleri paylaştı. Bir yıl sonra yönetmeni Michael Haneke’ye Cannes Film Festival’inde en iyi yönetmen ödülünü kazandıran Caché ile uluslararası başarısını katlayan Binoche, daha sonra yine bir Hollywood yapımı olan Bee Season’da
Richard Gere’le başrolleri paylaştı.
Binoche son olarak Dan in Real Life isimli yapımda rol almıştır.
Juliette Binoche hakkında ziyaretçi yorumları