Köprülü Fazıl Ahmet Paşa kimdir, Osmanlı Padişahı IV. Mehmet döneminde, 30 Ekim 1661 ile 3 Kasım 1676 tarihleri arasında on beş yıl dört gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, 1635 yılında o devirde Amasya‘ya bağlı olan Vezirköprü’de doğmuştur. Babası Köprülü Mehmet Paşa, annesi Ayşe hanımdır. Babası Köprülü Mehmet Paşa tarafından 7 yaşında iken İstanbul’a getirilip çok iyi bir eğitim alması sağlanmıştır. Birçok ünlü hocalardan dersler alarak 16 yaşında bir rekora imza atarak müderris (profesör) olarak akademik kariyerine başlamış, İstanbul medresesinde “paşazade” unvanıyla müderrislik yapmıştır.
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, 24 yaşındayken 1658 yılında Erzurum valisi, 1659 yılında da Şam‘a vali tayin edilmiştir.
Şam‘da Vali iken Dürziler’in oto isyanlarından dolayı, ordusuyla bir takım seferler düzenlemiştir. Sayda, Beyrut, Safed bölgesindeki eşkıyaları temizleyerek bölgeyi bir beylerbeyliği statüsüne getirip merkeze bağlamıştır. Kazandığı başarılarla padişah IV. Mehmet ve Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa‘nın takdirlerini kazanmıştır.
1660 yılında babası Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa‘nın ağır hastalanması üzerine padişah IV. Mehmet tarafından Edirne‘ye çağırılarak Sadaret Kayma görevine 25 yaşında iken getirildi. Bu göreve getirilen en genç diplomat olarak tarihe geçti.
Padişah IV. Mehmet Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa‘nın son günlerinde ona sadrazamlığından duyduğu memnuniyeti dile getirmiş, ölümünden sonra kendisi gibi ikinci bir sadrazam bulamayacağından dolayı endişeli olduğunu söylemiştir. Köprülü Mehmet Paşa ise yaptığı icraatların ve sağladığı huzur ortamının zor şartlarda sağlandığını, kalıcı olabilmesi için kendisi gibi çalışkan ve güvenilir birisinin göreve getirilmesini bu işi de ancak oğlu Köprülü Fazıl Ahmet Paşa‘nın yapabileceğini söylemiştir. Padişah yaşlı sadrazamın bu önerisini kabul ederek 31 Ekim 1661 tarihinde ölümüyle birlikte Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’yı sadrazam yapmıştır.
15 yıl bu görevde kalan Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Osmanlı tarihinin en önemli sadrazamlarından ve devlet adamlarından biridir. 26 yaşında sadrazam olmasıyla da yine Türk tarihinin bu göreve getirilen en genç sadrazamı (Başbakan) olmuştur.
Sadrazam olduktan sonra ilk iş olarak Avusturya üzerine sefere çıktı. Avusturya’nın Osmanlıların elindeki Erdel’e akınlar düzenlemesi ve Macaristan‘ın Osmanlılar’a bağlı bu bölgesinde çıkarılan iç karışıklıklar nedeniyle Zitvatorok Anlaşması ihlal edilmiş oluyordu. Kısa sürede hazırlanan ve Kırım kuvvetlerinin de desteklediği 120 bin kişilik bir kuvvet, 200 kadar top ve “Serdar-ı Ekrem” unvanıyla yola çıkan Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Belgrad‘a vardığında Avusturya’nın barış isteği ile karşılaştı. Elçiye, Avusturya’nın işgal ettiği kaleleri boşaltması, sınırdaki bazı kalelerin yıkılması, Müslüman esirlerin tamibi Avusturya’nın Osmanlı üstünlüğünü kabul ederek yılda 30 bin altın vergi ödemesi şartını getirdi.
Şartları ağır bulan elçi geri döndü, ordu Budin’e vardığında ikinci bir görüşme gerçekleşti. Burada da Köprülü Fazıl Ahmet Paşa isteklerini yenilediği gibi yapılmakta olan seferin masrafları karşılığında bir defaya mahsus Avusturya’nın 200 bin kuruş ödeme yapması şartını ekleyecektir. Elçiler, Avusturya imparatorunun bu şartları kabul edemeyeceğini bildirmesi üzerine ordu Ağustos ortalarında Avusturya – Macaristan sınırında bulunan, İtalyan mühendislerce Türk ilerleyişine karşı özel olarak geliştirip tahkim ettikleri, Kanuni Sultan Süleyman‘ın kuşatıp alamadığı Uyvar kalesini kuşattı.
Kırım Kuvvetleri’nin Viyana önlerine kadar düzenledikleri akınlar ve kalenin aldığı yardımlara rağmen direnemeyecek duruma gelmesi üzerine kale komutanı Forgacs kaleyi bazı şartlarla boşaltmayı kabul etmiştir. Uyvar kuşatması esnasında yağan yağmurlar sonucu bölgenin bataklığa dönüşmüş olması Osmanlı ordularını zorlamıştı, buna rağmen Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın askerlerine karşı tutumu ve ihsanları, şehri ele geçirdikten sonra Hıristiyan halka tanıdığı can, mal ve yaşama güvencesi, centilmenliği ile ona Avrupa’da büyük bir ün kazandırdı.
Avrupa’da adından çokça söz ettiren Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Fransızca “Fort Comme Un Turc” yani “Türk gibi güçlü” deyiminin doğmasına neden oldu. Bugün hala Fransızcada kullanılan bu deyim, güçlü ve dayanıklı anlamlarıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Uyvar’ın fethinden sonra Viyana‘ya yürüyen Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Avrupa’da büyük bir paniğe sebep oldu. Avusturya bunun üzerine Avrupa’dan yardım istemiş Papalık, İspanya, Saksonya ve Brandenburg askeri ve nakdi yardımlarda bulunmuştur. Fransa kralı 14. Louis‘in bile 5000 kişiliklü Fazıl Ahmet Paşa’yı rahatsız etmiş ve Osmanlı – Fransız dostluğuna zarar verdiği gerekçesiyle Fransız elçisine huzurunda ciddi bir tepki göstermiştir.
Avusturya’nın ünlü İtalyan kumandanı Raimondo Montecuccoli‘nin komutasında toplanan ordu 1664’te hazır hale gelir. Osmanlı orduları kışı hazırlık yaparak geçirdikten sonra ilkbaharla beraber “Alman Seferi”ne çıkar. İrili ufaklı birçok kale fethedilerek Tuna’nın bir kolu olan Raab nehri kıyısına ulaşılır. Temmuz sonlarında St. Gotthard‘da karşı karşıya gelen birlikler birbirlerine üstünlük sağlayamazlar, Raab nehri üzerindeki köprülerin yıkılmasıyla Osmanlı ordusu geri çekilmiş ve taraflar masaya oturmak zorunda kalmıştır. Vasvar Anlaşması adıyla bilinen 10 Ağustos 1664 tarihli anlaşmada Osmanlılar, Avusturya’ya üstünlüğünü kabul ettirmiştir.
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Erdel’deki Osmanlı hâkimiyetini pekiştirdikten sonra kendi payına düşen ganimeti burada bir vakıf kurarak buraya hayır amaçlı bağışlar. Viyana üzerine yürümek isteyen Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, dağılmayan Avusturya ordusuna ikinci kez saldırmış ve taraflar karşılıklı olarak bir takım kayıplar vermiştir. Ulaşımdaki eksikliklerden ve kışın yaklaşmasından dolayı vazgeçen ama Vasvar Anlaşmasının geçerliliğini koruyan Fazıl Ahmet Paşa İstanbul’a dönmüştür.
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa daha sonra 21 yıldır alınamayan Girit’in fethine yöneldi. 15 Mayıs 1666‘da Edirne‘den ayrılan Sadrazamın padişah’a Girit’i almadan dönmeyeceğine ve Girit’in fethini haber veren mektubuna kadar da kendisine bir mektup yazmayacağına dair yemin ettiği söylenir. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa 3 yıl sadaretten ayrı Girit’te bulunmuş, makam ve mansıp düşkünü olmadığını göstermiştir.
Sadaretten ayrı geçen bu 3 yıl Osmanlı tarihinde bir sadrazamın aralıksız en uzun süre seferde geçirdiği zamandır. Ege adalarından ve Yunanistan kıyılarından toplanan birliklerle ve Mısır’daki Osmanlı donanmasıyla desteklenen kuşatma 25 Mayıs 1666’da Köprülü Fazıl Ahmet Paşa komutasında tekrar başlar.
Girit’teki 70 bin kişilik Osmanlı kuşatmasına karşılık adadaki Venediklilere Papalık, Floransa ve Malta’dan destek gelir. Kale komutanlığını Venedik başkomutanı Morosoni üstlenir. Yapılan görüşmelerde Kandiye kalesinin Osmanlılara teslimi gerçekleşmedikçe barış yapmayacağını bildiren Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, lağım ve tünel faaliyetlerine ağırlık verdi. Lağım savaşları şehrin iki katı büyüklüğünde yer altında sayısız tünelde cereyan etmiş, Köprülü Fazıl Ahmet Paşa da gazilerine destek vermek için yer altında açtırdığı 2 küçük hücrede aylarca kalmıştır. 1668’de zor duruma düşen kale komutanı Morosini Venedik’e haber vermeden Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’ya barış teklifinde bulunmuş, paşa da bu görüşme talebini “Kendisi gibi kale alıp vermeye yetkili biri tarafından görüşebileceğini” bildirerek ret etmiştir. Kandiye önlerinde yeni toplar döktürerek kuşatmaya devam eden Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’ya Venedik’ten yılda 20 bin altın vergi verme şartıyla kuşatmayı kaldırması teklif edilmiş ama Köprülü Fazıl Ahmet Paşa sadece Kandiye’nin teslimi şartıyla barış yapacaklarını yenilemiştir.
Kuşatmasının uzaması üzerine Padişah IV. Mehmet, sadrazamına bir mektup göndererek “Kuşatmanın uzaması halinde gelecek seneye kendilerini askeri ve ekonomik olarak desteklemek de zorlanacağını” bildirmiş bu mektup üzerine Köprülü Fazıl Ahmet Paşa çok büyük bir üzüntü yaşamış ve padişaha “Fetih gerçekleşmeden kendisinin Girit’ten geri dönmeyeceğini” bildirmiştir. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa ayrıca İstanbul’dan kendisine destek vermek için gelen annesi Ayşe Hanım’dan, mektuplar göndererek İstanbul’daki Şeyhülislam Yahya Efendi ve Vani Mehmet Efendi’den başarısı için dua istemiştir.
1668’de padişahla görüşen Venedik elçileri yıllık 24 bin altın vergi ve Adriyatik kıyılarındaki bazı kaleleri vermeyi vaat etmiş isteği sadrazamına ileten Padişah’a Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’dan yine ret cevabı gelmiştir. Kışı siperlerde geçirerek kararlılığını gösteren Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, 5 Eylül 1669 tarihinde Kandiye başta olmak üzere Girit’i teslim almayı başarmıştır. İmzalanan 18 maddelik anlaşmaya göre Venediklilere haraç ödeme şartı getirilmiş, kale içerisindeki gayrimüslimlere adayı mallarıyla birlikte terk etme ve yaşama hakkı verilmiştir. Bu fetihle birlikte Girit fatihi ünvanını alan Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Türk tarihinin Akdeniz’deki en büyük fetihlerinden birini gerçekleştirerek İstanbul’a dönmüştür.
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, kendisi Girit’teyken başlayan Lehistan (Polonya) sorununu çözmek için ayağının tozuyla yeni bir sefere çıkma kararı aldı. Ukrayna kazaklarını himayesine alan Osmanlı devleti Lehistan’ın bölgedeki müdahalelerinden rahatsızlık duyuyordu. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, seferin önemli bir kısmında yanında bulunmak ve kendisine destek vermek isteyen Padişah IV. Mehmet‘le birlikte 4 Haziran 1672 tarihinde Lehistan seferine çıktı.
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Lehistan’ın Podolya eyaletinin merkezi olan Kamaniçe başta olmak üzere İzvança ve Bucaş’la beraber birçok kaleyi fetheder. Lehistan’la Bucaş Anlaşması‘nı yapar, 220 bin duka altın vergi şartı- ki Lehistan’a göre ağır bir vergidir,- getirilerek Lehistan‘ın Osmanlı üstünlüğünü kesin bir şekilde kabul etmesi sağlanır.
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Hotin şehrinin Lehler tarafından ele geçirilmesi üzerine 1674’te Lehistan seferini tekrarlar. Ukrayna‘nın başkenti Çehrin üzerine yürür. Ruslara karşı birçok kaleyi zapt ve tahrip ederek, küçük ölçekli birçok kaleyi de ele geçirerek Rusların Ukrayna’dan çıkarılması üzerine seferini tamamlayarak geri döner. Bu seferler Osmanlı tarihinin en uzun menzilli kara seferlerinden biridir. Başta Bucaş anlaşması olmak üzere kazanılan başarılar Osmanlıların kuzeyde ulaştıkları en uç noktalar olmuştur.
Lehistan seferinden dönen Fazıl Ahmet Paşa’nın sağlığı bozulmuştur. Divana başkanlık edemeyecek duruma gelir.
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, 3 Kasım 1676 tarihinde sefer hazırlığı yaptığı sırada İstanbul’dan Edirne’ye hareket ederken Çorlu yakınlarında Karabiber Çiftliği’nde 41 yaşında ölmüştür. Cenazesi İstanbul Çemberlitaş‘ta babasının türbesine defnedilmiştir.
Ölümü üzerine kendisinden duyulan memnuniyetin ve güvenin bir göstergesi olarak üvey kardeşi Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadrazamlığa getirilmiştir.
Görev yaptığı 15 yılın 9 yılını bir fiil seferde geçirmiştir. Yerli ve yabancı tarihçilerce iyi huylu, merhametli, sabırlı, azimli ve ileri görüşlü olarak tasvir edilmiştir. Yumuşak huylu, anlayışlı ve fazilet sahibi olduğu için kendisine “Fazıl” lakabı takılmıştır.