Köroğlu kimdir
Köroğlu kimdir, Halk ozanı
Köroğlu, kavganın, özgürlüğün sembolüdür. Kötülüğün amansız düşmanıdır. Kılıç ve kalkan kadar saz ve sözün de ustasıdır. Kahramanlık türküleri söyleyen Köroğlu, halk şairlerinin mertlik ve yiğitlik sembolü haline gelmiştir.
Köroğlu, Bolu, Dörtdivan ilçesinde doğduğu sanılmaktadır. Asıl adı Ruşen Ali‘dir. Doğum, ölüm tarihleri bilinmemektedir. Babası Yusuf, Bolu Beyi’nin seyisidir.
Köroğlu, 1574 yılında tahta çıkıp 1595 yılına kadar padişahlık yapan III. Murat zamanında Osmanlı ordusuyla 1578-1584 yılları arasında İran savaşlarına katılmıştır.
Bolu Beyi’nden babasının intikamını almak üzere dağlara çıkan, yiğitlik ve iyilikseverliği destanlaşan isyancı Köroğlu ile şair Köroğlu halk zihninde kaynaşmış durumdadır. Köroğlu aslında eski bir asker ve sonradan dağa çıkan bir Celali eşkıyasıdır. Köroğlu, bir kanun kaçağı, devlete karşı gelmiş bir dağ adamıdır. Yollar keser, kervanlar vurur. Babasının gözlerine mil çektiren zalim Bolu Beyi’nin ordularını bozar, dağıtır. Sık sık Bolu’yu basar, şehrin altını üstüne getirir. Bu yaptıkları, örnek alınacak davranışlar değildir elbet. Ama Köroğlu’nu haklı gösterecek yönleri vardır. Bir defa haksızlığa, zulme karşı ayaklanmıştır. Bu arada kendisi hiç bir zaman haksızlığa sapmamıştır.
1968 yılında yapımcılığını Memduh Ün, yönetmenliğini Atıf Yılmaz‘ın yaptığı “Köroğlu” filminde Cüneyt Arkın ve Fatma Girik başrolde oynadı.
Köroğlu Destanı:
Bu destan Yaşar Kemal‘in Üç Anadolu Efsanesi yapıtında günümüz edebiyatına aktarılmıştır.
Köroğlu’ndan Türküler :
Benden selâm olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
At kişnemesinden, kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır.
Köroğlu düşer mi eski şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır
Köroğlu yenildiği Kiziroğlu Mustafa Bey için de bir türkü yazmıştır.
Bir atı var Ala Paça
Peh peh peh
Mecal vermez Kırat kaça
Hey hey hey
Az kaldı ortamdan biçe
Ağam kim,
Paşam kim,
Nigar kim,
Hanım kim,
Kiziroğlu Mustafa Bey
Bir beyin oğlu
Zor beyin oğlu
Hayır,Koroğlu hakkında deyilenler yanlış fikirdir.Koroğlu on altıncı yüzyılda yaşamamışdır,on üçüncü yüzyılda yaşamışdır.Ben Koroğlunun kesin olarak kim olduğunu “Koroğlu sirri: efsaneden hakikate” adlı kitabımda açıklamışım.Bir çok sitelerde yayınlanmıştır.Bu efsane Cengizhanın Harezme hücumu devrinin hatırasıdır.Moğallardan korkub kaçmış Harezmşahı tutuklamak için Cengizhan serkerdeleri Subuday bahadırla Cebe noyonu gönderiyor.Ceyhun deryasını atların kuyruğundan tutarak geçen bu ceza destesi diger sahilde kuruya çıkarken halk sonralar deryadan çıkma atlar efsanesini yaratmıştır.Moğallar ceza destesine çambul diyorlardı.Çin savaşında sağ gözünü kaybetmiş Subudaya bu yüzden “Çambullu Koroğlu” demişler.Bu söz sonralar Çamlıbel diye kale bildirmişdir.Kırat ve Türata gelince,atlar koşarken yorulduklarında dinlenmelerine zaman kaybetmesinler diye Subuday emr etmişdi her asker ilave at götürsün.Bir at yorulunca digerine keçer ve boylece iki günlük yol bir günde gidilerdi.Bak bu ilave ata moğalca “Türat”,yani ilave,yedek at diyorlardı.Moğallar yaşadıkları çadırlarına “kır” diyorlardı,moğal atları küçük olduğu için o atlara Kırat,yani kırlarda yaşayanların atları diyorlardı…ve sair.Subudayla Cebe ikice tümen askerle Ceyhun deryasını 1230-cu yıl 30 mayısta geçmişler,Koroğlu efsanesinin doğum tarihi budur.Deryadan çıktıktan sonra şahı kovalaya kovalaya tüm İrandan,İraktan,Güneyli-Kuzeyli Azerbaycandan geçmişler,hangı kalede bir gece,beş gece,on beş gece kalmışlarsa halk o kalelere Koroğlu kalesi demiştir.”Koroğlunun Ballıca seferi” tam real tarihi hadisedir,bu Çengizhanın Harezme hücumu zamanı Otrarın işğalidir.Otrarın hakimi tarihte Kair han olmuşdur,destanda ona Kara han diyorlar.Destanda Koroğlunun neresinden Karahanın kulakları dağılır,tarihte ise böyledir ki,o esir götürüldüyünde Çengizhan emr ediyor ki,altun eritilsin onun kulaklarına dökülsün.Koroğlunun adı da Ruşen olmamıştır.Ona Orta Asiya türkleri “Uruşan” demişler,cığatay türkcesiyle uruşan “Vuruşan” deməkdir.Sadece,”Uruşan” kelmesi zaman-zaman Ruşan,Ruşen olmuşdur.Türk kelmesi farsca “ışık” manasında Rovşan şekli almışdır.Sayqı ve sevgilerle Mirza Hacıyev.Azerbaycan.
Sayın Mirza Hacıyev, o sizin köroğlu bu bizim köroğlu 🙂 iyi günler
Mirza Hacıyev… aynen o sizin köroğlu…bizimm köroğlu gatiyen olamazz bu böylebiline.