Leonardo Di Caprio kimdir, İtalyan ve Alman asıllı Amerikalı aktör. Oyunculuğu bebek yüzünün önüne geçmiş, dünyanın en iyi yönetmenleri Martin Scorsese ve Steven Spielberg’le çalışma fırsatı bulmuştur. Önemli filmleri arasında Romeo + Juliet , Titanic, The Beach, Catch Me If You Can, Gangs of New York , The Aviator, The Departed ve Blood Diamond yer alır.
11 Kasım 1974’te Hollywood, Los Angeles, California, Amerika’da dünyaya geldi. Babası George DiCaprio mizah türündeki kitapların distrübütörü, annesi Irmelin Indenbirken ise çocukluk yıllarında Oer-Erkenschwick, Almanya’dan Amerika’ya yerleşmiş bir ailenin kızıydı ve sekreterlik yapıyordu. Leonardo’ya hamileliği sırasında, bir gün ünlü ressam Leonardo da Vinci’nin İtalya’daki sergisinde bulunan ve oğlunun ilk tekmeleyişini orada hisseden Indenbirken, isim konusunda yeterince ilham almıştı. Caprio henüz bir yaşındayken anne babası boşandı ve velayeti annesine verildi. Çocukluğunda beysbol kartlarıyla ve mizah kitaplarıyla ilgilenen Caprio, sık sık babasıyla müze ziyaretlerinde bulunuyordu ve büyükbabasıyla büyükannesinin yaşadığı Almanya’ya gidiyordu.
Ekonomik açıdan zayıf şartlarda büyüyen Caprio’ya bakabilmek için annesi birkaç farklı işte birden çalışıyordu. Büyüdüğü yerlerle ilgili olarak Hollywood’un gettoları ifadesini kullanan Caprio, babasının yeni evliliğinden olan ve aktörlük yapan üvey kardeşi Adam Starr’dan etkileniyordu. Oyunculukla ilgilenmeye bu şekilde başlayan Caprio reklam filmlerinde oynamaya başlamıştı. Bir süt markası için kamera karşısında geçtiğinde Caprio 5 yaşındaydı.
Henüz 12 yaşındayken cast ajanslarına müracaat eden Caprio, kabul edildiği bir ajans tarafından isminin Lenny Williams olarak değiştirilmesi şartını reddetti.
Güzel sanatlar hocası Jacques Williams‘tan çok etkilendiği John Marshall High School’dan mezun olduktan sonra Los Angeles Center for Enriched Studies’e devam eden Caprio’nun oyunculuk kariyeri 1989 yılında Parenthood isimli TV filmiyle başladı. Film çekimleri sırasında en yakın arkadaşlarından biri olacak Tobey Maguire ile tanıştı. Aynı yıl ünlü soap opera Santa Barbara’da rol aldıktan sonra 1991’den 1992’ye kadar Growing Pains isimli TV dizisinde evsiz delikanlı Luke Brower karakteriyle izleyici karşısına çıktı.
İlk önemli rolü 1991’deki Critters 3 filmindeki Josh karakteri olan Caprio, 1993’te ünlü oyuncu Robert De Niro ile aynı filmde oynama şansını yakalayacaktı. This Boy’s Life’taki performansıyla New York Film Critics ve the National Society of Film Critics tarafından oldukça başarılı bulunan Caprio, yine aynı yıl What’s Eating Gilbert Grape? filmindeki oyunculuğuyla henüz 19 yaşındayken en iyi yardımcı erkek oyuncu oskarına aday gösterilmişti.
1995’te Total Eclipse’te daha önce River Phoenix için düşünülen ancak Phoenix’in ani ölümüyle kendisine verilen homoseksüel şair Arthur Rimbaud rolünü canlandırdı. Aynı yıl eroin bağımlısı bir basketbolcuyu canlandırdığı The Basketball Diaries’te yıldızı daha çok parlamaya başlayan Caprio, ünlü yönetmen Baz Luhrmann’ın da ilgisini çekmeye başlamıştı. Luhrmann’ın, William Shakespeare’in tüm zamanlara meydan okuyan eseri Romeo+Juliet’i 90’lı yıllara uyarladığı yapımında Claire Danes’le başrolleri paylaşan genç aktörü artık tüm dünya tanıyordu.
Genç kızların sevgilisi, Hollywood’un yeni jönü, en büyük patlamasını James Cameron’ın Titanic filmiyle yaşayacaktı. Ancak Ben Hur’un oskar rekorunu egale eden filmde, akademi Caprio’dan en iyi erkek oyuncu ödülünü esirgemişti.
1998’de Alexandre Dumas père’nin romanından beyaz perdeye uyarlanan The Man in the Iron Mask filminde Jeremy Irons, John Malkovich ve Gérard Depardieu gibi usta oyuncularla çalışma fırsatı buldu. Aynı yıl çıplak fotoğraflarını izinsiz kullandığı gerekçesiyle Playboy dergisini mahkemeye verdi. Söylentilere göre fotoğraflar, Total Eclipse’nin çekimleri sırasında aktörün bilgisi dışında çekilmiş ve basına verilmişti. Dava Caprio’ya ödenen ve meblağı açıklanmayan bir tazminatla kapandı.
People dergisi onu dünyanın en güzel 50 insanından biri olarak listesine aldı.
2000 senesinde Danny Boyle’ın daha önce Ewan McGregor için düşündüğü rolü The Beach’te Caprio kaptı. Bir yıl aradan sonra en iyi arkadaşlarından biri olan Tobey Maguire’la başrolleri paylaşacakları Don’s Plum için kamera karşısındaydı.
2002 Caprio için oldukça şanslı bir yıl olacaktı. Zira oyuncu hem yaşayan en iyi yönetmen kabul edilen Martin Scorsese’nin Gangs of NewYork filminde Daniel Day-Lewis’le birlikte çalışma fırsatı bulacak hem de ünlü Brezilyalı model Gisele Bündchen’le aşk yaşamaya başlayacaktı.
En iyi yönetmenlerin kamerasında yıldızı da daha da parlayan Caprio, 2002 yılında Steven Spielberg’in de Catch Me If You Can’de başrol için düşündüğü isim oldu.
Caprio 2004’te Demokrat Parti’ye katılıp yıl boyunca John Kerry’ye seçim kampanyasında destek verdi. Aynı zamanda küresel ısınma ve çevre konusundaki hassas tutumuyla ve çalışmalarıyla da tanınan aktör, konuyla ilgili birçok panele katıldı.
2005’te üç yıl birlikte olduğu kız arkadaşı Bündchen’den ayrıldı ve annesiyle birlikte Los Angeles Public Library’nin yanında Leonardo DiCaprio Computer Center isminde bir kültür merkezi kurdu.
Scorsese Caprio ortaklığı The Aviator filmiyle devam etti. 5 dalda oskar alan film, oyuncusuna ve yönetmenine ödül getirmese de bu durum 2 yıl sonra değişecekti.
Zira The Departed sonunda Martin Scorsese’e en iyi yönetmen oskarını kazandırdı.
Caprio son olarak Edward Zwick’in beş dalda oskar adayı olan filmi Blood Diamond’da kamera karşısına geçmiş ve oldukça başarılı bulunmuştu.