Biyografi

Leyla Gencer kimdir

Ad Soyad: Osman Girgin Doğum Tarihi: 19 Ekim 1987 Nereli: İzmir Meslekler: ,

Leyla Gencer kimdir, Batı ülkelerinde “La Diva Turca”, “La Gencer”, “La Regina” olarak ün yapan Leyla Gencer, 20. yüzyılın en önemli sopranolarından birisi olarak tanınır.

Ayşe Leyla Gencer, 10 Ekim 1928 Tarihinde İstanbul‘da Polonezköy‘de doğmuştur. Babası Safranbolulu Müslüman bir ailenin oğlu olaannesi Polonyalı Katolik bir ailenin kızı olan Alexandra Angela Minakovska’dır. Annesi evlenince müslüman olup Atiye adını aldı. Sonradan ailesi 1934 yılında soyadı kanunu ile Çeyrekgil soyadını aldılar.

Modacı Cemil İpekçi‘nin annesi Sahire hanım, Safranbolu Yörük Köyü’nden Çeyrekgillerdendir, dolayısı ile modacı Cemil İpekçi ile akrabadır. Ayrıca Leyla Gencer, müzisyen İlham Gencer‘in amcasının eşi olur.

Leyla, Karaköy’de hanları olan ve amcası ile birlikte çiftçilik, balıkçılık, taşımacılık, Lale Sinemasının işletmesi ve Çubuklu suyunun işletmeciliğini yapan babasını genç yaşta kaybetti.

İstanbul İtalyan Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Devlet Konservatuvarı‘nda şan eğitimi aldı. Ünlü orkestra şefi Muhittin Sadak ve besteci Cemal Reşit Rey‘in öğrencisi oldu. Ardından Ankara Devlet Operasında devam ettiği şan eğitimine İtalyan soprano Giannina Arangi-Lombardi ve Apollo Granforte ile devam etti.

1950 yılında Ankara Devlet Operası sahnesinde Mascagni’nin Cavalleria Rusticana eserinde Santuzza rolünü yorumlayana dek Ankara Devlet Opera ve Balesi Korosu’nda görev aldı.

Birkaç yıl içerisinde tanınan bir opera sanatçısı olan Gencer, birçok önemli devlet etkinliğine soprano olarak davet edildi. ABD devlet başkanlarından Harry S. Truman, Dwight Eisenhower, Yugoslavya’nın kurucusu Mareşal Tito, İran Şahı Rıza Pehlevi ve eşi Prenses Süreyya, Ürdün Kralı Hüseyin, huzurunda resitaller verdi.

Leyla Gencer’in İtalyan sahnelerine adım atması Napoli San Carlo Tiyatrosu’nda yine Santuzza rolü ile oldu. İlk defa 1953 yılında, Türkiye ile İtalya arasında imzalanan Kültür Anlaşması çerçevesinde bir radyo konseri vermek için Roma‘ya gitti.

Bir yıl sonra 1954 yılında Madame Butterfly ve Yevgeni Onegin operalarını seslendirmek için tekrar Napoli’ye döndü. 26 Ocak 1957’de La Scala Tiyatrosu’nda ilk kez sahneye çıkarak Poulenc’in Les Dialogues des Carmelites operasının dünya prömiyerinde Lidoine rolünü yorumladı.

Şubat 1957’de, Milano Duomo Katedrali’nde düzenlenen Toscanini‘yi anma törenlerinde, şef Victor De Sebata yönetimindeki La Scala Tiyatrosu koro ve orkestrası eşliğinde, Verdi’nin Requiem’inin final bölümünü yorumlayan Gencer, yine 1957 Temmuz’unda, La Scala Tiyatrosu’nun Köln turnesinde La Forza Del Destino operasında başrolü seslendirdi.

Ünlü soprano Leyla Gencer, 1957 ile 1980 seneleri arasında La Scala Tiyatrosu’nda, Verdi‘nin Don Carlos, La Forza Del Destino, Aida, Macbeth, Simon Boccanegra, I Vespri Siciliani; Bellini‘nin Norma; Donizetti’nin Poliuto ve Lucrezia Borgia; Mozart‘ın Idomeneo; Monteverdi’nin L’Incoronazione di Poppea; Gluck‘un Alceste; Tchaikovsky’nin Maça Kızı; Britten‘in Albert Herring ve Pizzetti‘nin L’Assassinio nella Cattedrale eserinin 1958 yılı dünya prömiyeri de dahil olmak üzere bir çok başrol yorumladı.

Leyla Gencer, 1960’larda mesleğinin doruğuna çıktı. Hiç bilinmeyen operaları seslendirmeyi sürdürdü. 1963’te Verdi‘nin unutulmuş operası “Kudüs”te başrol Elena’yı oynadı. Bunu Donizetti‘nin hiç bilinmeyen operası “Robert Devereux”daki Kraliçe Elizabeth rolü ve Bellini‘nin 130 yıldır sahnelenmeyen “Beatrice di Tanda” operası takip etti.

Kısa sürede ulusararası bir kariyere kavuşan Leyla Gencer,; Gui, Serafin, Gavazzeni ve Muti gibi büyük İtalyan şeflerle çalıştı. Donizetti’nin unutulmuş operalarını başarılı bir şekilde yorumlayarak “Donizetti Rönesansı”nın gelişmesine büyük katkıda bulundu.

Leyla Gencer’in geniş repertuarı, Monteverdi, Gluck ve Mozart‘ın eserlerinden neo-klasik döneme; Cherubini, Spontini, Mayr ve romantik dönemden Puccini, Prokofiev, Britten, Poulenc, Menotti ve Rocca gibi sanatçıların eserlerine; lirik sopranodan dramatik koloratüre uzanan bir yelpazede 23 bestecinin 72 yapıtını kapsar.

Paris’te La Scala sanatçılarından Nikita Magaloff ile beraber yorumladığı Chopin’in lirik besteleri, La Scala sahnesindeki Liszt-Bartok yorumu ve 1982’deki Venedik karnavalında La Fenice Tiyatrosu’nda seslendirdiği ve Türkleri konu alan operalardan alınan bölümlerden oluşan konser programı, sanatçının araştırmacı ve titiz tavrını yansıtır.

1985 yılında Venedik La Fenice Tiyatrosu’nda Francesco Gnecco’nun La Prova di un’Opera Seria isimli eseriyle opera sahnelerine veda eden Leyla Gencer, 1992 yılına dek konser ve resitallerine devam etti.

1982’den itibaren, seminer ve yorum kurslarıyla kendini genç opera sanatçılarına adayan sanatçı, 1983-88 yılları arasında As.Li.Co. di Milano’nun didaktik-sanatsal yönetmenliğini üstlendi, 1997-98 yılları arasında ise şef Riccardo Muti tarafından La Scala korosunun genç sanatçılar okulunda yöneticiliğe atandı. La Scala Tiyatrosu’nda opera sanatçıları için kurulan akademinin sanat yönetmenliğini yapan Gencer, opera yorumu üzerine dersler vermeye devam etti.

En önemli opera sahnelerinde birçok başrol yorumlayan Leyla Gencer, “20. yüzyılın son divası” olarak kabul ediliyor. Opera dünyasında bulunduğu yeri, yalnızca repertuarının çeşitliliğiyle değil, canlandırdığı karakterlere kattığı dramatik nüanslarla da sağlamlaştıran Gencer, araştırmacı kişiliği ve iyi bir eğitimci olmanın verdiği sorumlulukla romantik dönemin unutulmuş birçok eserini tekrar günışığına çıkartmıştır.

Leyla Gencer, İstanbul’da 1995 yılından beri düzenlen, kendi adını taşıyan “Uluslararası Şan Yarışması”nın kurucusudur

Leyla Gencer, T.C. Devlet Sanatçısı idi.

Leyla (Çeyrekgil) Gencer, 1946 yılında varlıklı bir bankacı olan İbrahim Gencer ile evlendi. Kocası erken yaşta vefat ettikten sonra bir daha evlenmedi.

Leyla Gencer, 10 Mayıs 2008 tarihinde Milano’daki evinde kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle 80 yaşında vefat etti. Cenazesi 12 Mayıs günü Milano’da La Scala Operası’nın Santa Babila Kilisesi‘nde düzenlenen kalabalık bir törenden sonra vasiyeti gereği krematoryuma götürülerek yakıldı. Külleri daha sonra İstanbul’a getirildi. Kendi vasiyeti gereği küller, 16 Mayıs günü dolmabahce-sarayi ile Dolmabahçe Camii arasındaki yapılan bir törenden sonra Dolmabahçe açıklarında Boğaz sularına döküldü.