Nihat Doğan kimdir, Nihat Doğan, 5 Mayıs 1973 tarihinde fakir bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Muş’un ünlü Batıkan aşiretindendir. On bir yaşındayken babasını kaybetti. Liseyi avcılarda bitirdi. Avcılar’daki bir çay bahçesinde şarkı söylemeye başladı. Bir sene Almanya’da kaldı.
Müzik kariyerine ilk albümümünü 1994 yılında “Kırdın Kalbimi” adlıyla, Erol Köse prodüktörlük yardımıyla yaparak başladı.
Kendisinden 12 yaş büyük olan Seda Sayan’la uzun süre nişanlı kalıp, kendisinden oldukça söz ettirmiştir. Nihat Doğan, söylediği her cümlede “lakin” kelimesini kullanan ve söylediği her sözle olay olmayı başarmış, halk arasında “Nihat Doğan felsefesini” yaratmıştır. “Saygıda sıfır hatayla oynarım” sözü onu medyanın gündemine oturtmuştur.
Nihat Doğan Ak Parti İstanbul Beşiktaş İlçe Başkan Yardımcısı ve Halkla İlişkiler Birim Sorumlusu olarak görev yapıştır.
2011 yılında Acun Ilıcalı’nın sunduğu Survivor Ünlüler-Gönüllüler yarışmasına katıldı.
Nihat Doğan’ın taklitleri ise halk tarafından en çok takip edilen ve merak edilenlerdendir. Yavuz Seçkin ve Yetenek Sizsiniz birincisi Sefa Doğanay bu konuda öne çıkan isimlerdir.
Stüdyo Albümleri:
2011 – Arayamadım
2009 – 1071
1998 – Anlamıyorlar
2007 – Zoruna Mı Gitti
2006 – Zor Gelir
1994 – Kırdın Kalbimi
ATV’de katıldığı bir söyleşide 15 dakika içinde döktürdüğü replikler halen dillerde deveran etmektedir.
“Biz bu okyanusta sadece bir damlayız.”
“Ben akvaryumda yüzmem okyanusta yüzerim.”
“Sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar bu karanlıklar aydınlığa.”
“Köre ne göre ne görene”
Nihat Doğan bir süre önce, Kimi zaman felsefi boyutu da tartışılan sözlerini bir kitapta toplamayı amaçladığını da açıklamıştı. Doğan bu kitabı çıkarma nedenini şu sözlerle açıklıyor: “Sanal alemde benim olmayan sözler benimmiş gibi gösteriliyor. Üstelik sulandırılıp, değiştirilip yayınlanıyor. Madem bu kadar ilgi var, insanlar doğru olanları görsünler ve beni de yanlış tanımasınlar istedim” diyerek anlatmıştı.
İşte müzik dünyasının en renkli simalarından olan Nihat Doğan ‘ın “özlü sözlerinden bazıları”.
Önce Nihat Doğan bu “özlü sözlerin” doğuşunun nasıl oluştuğunu söylediğini hatırlayalım:
“Kahvaltıda otururken özlü söz çıkarmıyorum. O an, o duruma uygun bir söz çıkıveriyor ağzımdan. Yaradan ışık gibi gönderiyor. Daha çok ekrandayken oluyor. Bir programa katıldığımda 50 arkadaşım arayıp “Nihat yine ne söyledin!” diyor. Burada Yunus Emre’nin lafını hatırlayabiliriz. ‘Bir ben var bende benden içeri’, ben de şaşırıyorum onu görünce.”
“Ben bu tür savaşlara antremanlıyım. 10 senedir bu cephede savaşıyorum ben. Nihat Doğan sakal gibidir. Kestikçe daha gür çıkar”
“Size yemin ederim, karşımda bunları sinek gibi ezmezsem namerdim.”
“Biz bir aynayız. Kim bize nasıl bakarsa, bizde kendisini öyle görür.”
Biz veliler içerisinde deli, deliler içerisinde veliyiz.
Nihat Doğan, Kurban Bayramı öncesi angus ithal edilmesi üzerine de ilginç bir yorum yapmıştı. Doğan’ın “Benim memleketimin koyunları bile bir farklı bakıyor” deyip bir koyunu öpmesi uzun süre medyanın gündeminden düşmemişti. Nihat Doğan bu sözleri daha sonra bir yerli bir ithal koyunla birlikte gazetecilere poz verip yine ilginç cümleler kurmuştu ”Deli dana dediler, danalarımızı yok ettiler. Tarımımızı kaybediyoruz. İktidarlardan bu işe el atmalarını rica ediyorum.”
Nihat Doğan katıldığı bir TV programında “Avatar” filmini tam 9 kez izlediğini söylemişti. Doğan üç boyutlu filmi neden gözlüksüz izlediğine ilişkin bir soruyu da “ Aslında ben o filmi tam 9 kez izledim. Tabii böyle olunca insan bildiği sahnelerde gözlüğünü de çıkarıyor. Bir de o esnada kız arkadaşıma su da vermiş olabilirim. Yani 1-2 dakikalık bir durum. Sanırım beni gören kişi de o ana denk gelmiş” diyerek yanıtlamıştı.
Bu bir savaştır ve benim bu savaştaki rolüm sakat sinektir! Biz sakat sinek olmasını bildiğimiz gibi ebabil kuşu olmasını da biliriz.
Önüme trilyarlar serseydiniz. Siz sahte okeyler size cok teşekkür ediyorum.
Saygıda sıfır hatayla oynarım.
İbrahim tatlıses televizyon kolpacısı. Yiyorsa “face to face” halleder.
Sevdiceğim olacak avrat böyle taşı sıkmalı, suyuna ekmek banmalı.
Ben helalimin yoluna gül serdirtmem.
Davulun çıkardığı ses ve gürültü, içinin boşluğundandır.
Benim koyunum Avrupa’dakinden farklı bakıyor.
Menfi siyasetin zulmetli gözlükleri ile bakan, maalesef hakikati yalan, yalanı hakikat, meleği şeytan, şeytanı melek görür. Peştamal olan kişiyi de malesef peştamalsiz görür, yazar, çizer.
Şimdi bazı arkadaşlarımız film çekiyor,yapıyor. oysa bir tek yönetmen vardır, o da Allah’tır. Bizler ise sadece birer figüranız. Bizim yönetmenlikle işimiz olmaz.
Size yemin billah ederim, ben adamı var ya sinek gibi ezerim.
Bunlar varya bunlar, sahte okeyler.
Benim gördüğüm bazı gerçekler bazı insanların kurduğu hayallerden daha gerçek.
Allahımıza hamdolsun sanatsal olarak güzel bir olgunun içindeyim.
Atatürk ne demiş yurtta sulh barışta sulh.
Biz bir aynayız. Kim bize nasıl bakarsa, bizde kendisini öyle görür.
Biz bir ışığız bizim yanımıza gelen aydınlanır, uzaklaşan karanlıklaşır.
Eğer ruhlarımızı ortaya koyacaksak, senin ruhun benim ruhumun önünde diz çöker tövbe ister.
Mesele sonuçlar bile açıklanmadan şampiyon olmak değil, mesele kahraman olmaktır. Derya olimpiyatlara ancak turist olarak gider demiştik çıktı.
Herkese yaranmak için susup korkak bir tavuk gibi 100 yıl krallık yaşayacağıma, Aslanlar gibi 1 gün delikanlıca yaşamayı tercih ederim.
Ne demiştik; konuşan bir çoban, susan bir alimden çok daha hayırlıdır.
Mesele havuzun temiz sularında yüzmek değil,mesele hayatın kirli okyanusunda köpek balıkları ile yüzüp delikanlıca şereflice durmaktır.
Ne demiştik: Mesele bedenin büyük olması değil, mesele yüreğin büyük olmasıdır.
Biz Ülkemizin taşı için ağlarız. Derya ülkeyi soymak için ağlar. Annem bile olimpiyatlara girer derya gidemez. Tarihe not düşmüştük hatırlayın.
Lâfa gelince esersiniz, icraata gelince pamuk şekersiniz.
Dünyanın yenilmeyen tek ordusu zamandır.
