Paul Gauguin kimdir

Paul Gauguin kimdir, Post-empresyonist akımın öncülerinden, sentetizmin kurucusu Fransız ressam. Hayatının büyük bir bölümünü ülkesi Fransa’dan uzakta Avrupa‘nın barbar dediği halklar içinde geçirdi ve buralarda karşılaştığı primitif sanatı Avrupa’ya taşıyarak 20 yüzyıl sanatına yeni bir yön verdi.

Fransız izlenimci ressamı Paul Gauguin, kökleri İspanya ve Peru‘ya dayanan bir ailenin oğlu olarak 7 Haziran 1848‘de Paris‘te doğdu. Babası Clovis Gauguin muhabir, annesi Aline Maria Chazal ise döneminin ünlü yazarlarından, sosyalist feminizmin kurucularından yaşamını kadınların ve işçilerin haklarını kazanmasına adamış Flora Tristan‘ın kızıydı. Fransa’da Napoleon’un önderliğindeki darbe patlak verince aile 1851 yılında Peru’ya taşınmak üzere yola çıktı. Ancak baba Clovis Gauguin’in yolculuk esnasında zamansız ölümü aumda bıraktı. İki çocuğuyla yapayalnız kalan Aline Maria, Peru’nun başkenti Lima‘ya sığındı.

1855 yılında annesiyle birlikte tekrar Fransa’ya dönen Paul, Orleans kentinde okula başladı. Hayatı boyunca sürdüreceği seyahat tutkusu kendini ilk bu yıllarda gösterdi. Daha on altı yaşındayken gizlice bir şilebe bindi ve deniz kuvvetlerine katılarak 6 yılını uzak denizlerde geçirdi. 1871 yılında tekrar karaya ayak basıp evine döndüğünde annesinin ölmüş olduğunu öğrendi. Artık düzenli bir hayat yaşaması gerektiğine karar vererek borsacı oldu. Hemen ardından Danimarka asıllı Mette Gad adında bir kızla evlendi. Çiftin beş çocukları oldu. Bu arada Parisli izlenimci ressamların resimlerini alıp satıyor, Paris’in bohem hayatını tanımaya başlıyordu. Kendisi de resme ilgi duyuyordu ama yoğun iş ve aile hayatından ancak hafta sonları resim yapacak zaman bulabiliyordu. Daha çok doğa resimleri ve çocuk portreleri yapan Gauguin bir resmini 1976 yılında düzenlenen ‘Salon’ sergisine gönderdi. Eseri oldukça beğeni toplayan Gauguin, aynı yıl izlenimci grubun başını çeken Pissarro ile tanıştı. Nihayet 1883 yılında büyük bir karar vererek 35 yaşında doğasına uygun olmayan bankacılığı bırakarak kendini tamamen resme verdi. Ancak işini bıraktığı için ciddi maddi sıkıntı çeken aile’de çok geçmeden sorunlar ve çatışmalar başladı. Kısa bir süre sonra ressamın yeni bohem hayatına ayak uyduramayan karısı, çocuklarını da alarak Kopenhag‘da yaşayan ailesinin yanına taşındı. Gauguin de peşleri sıra gittiyse de orda yaşamayı beceremeyerek 9 yaşındaki oğlu Clavis’i yanına alıp Paris’e geri döndü. Ancak oğluna bakacak kadar para kazanamıyordu, sonunda onu da annesinin yanına göndermek zorunda kaldı.

Bu dönemde diğer izlenimci ressamlardan Monet, Sisley ve Pissarro‘nun etkisinde kalarak birçok resim yaptı. 1880-1886 yılları arasında düzenlenen izlenimci serkıntısı nedeniyle hem de büyük şehrin kalabalığından ve gürültüsünden kaçmak için Kuzey Fransa’nın Pont-Aven bölgesine yerleşti. Burada kendini tamamen resme vererek gibi bir çok önemli eserini yarattı. Resimlerinde köylü portreleri ve köy yaşamını konu alan ressam Pont Aven’de genç sanatçı Emile Bernard ile birlikte sentetizm adını verdikleri yeni bir üslup geliştirdiler.

Ancak macera tutkusu yeniden alevlenen ressam 1887 yılında ani bir kararla Panama‘ya gitti. O sırada yeni açılmakta olan Panama Kanalı‘nın inşaatında çalıştı. Tek umudu gerekli parayı toplayıp yolculuğuna devam edebilmekti ama Martinique’de korkunç bir hummaya yakalanınca Fransa’ya geri dönmek zorunda kaldı.

Paris’te bir kaç ay sefalet çekti. Ancak eski bir dostunun yardımıyla birkaç tablosunu satabildi ve tekrar Port-Aven’e gitti. Burada yarattığı eserler Gauguin’in sanat anlayışını ortaya koyar. Halk sanatı ve ilkel sanata olan ilgisi ve üslubunda geliştirdiği yeni yaklaşımlar onu izlenimcilikten uzaklaştırdı.

1888 yılında Arles’e giderek Paris’teyken tanıştığı Van Gogh yanında çalışmaya başladı. İkili uzun kır gezilerine çıkıyor burada bütün gün resim yaparak vakit geçiriyordu. Ancak aralarında çıkan tartışmalar son noktaya varınca buradan ayrıldı.
Paris’te sanat çevrelerinde artık tanınan ve önemsenen biri olmuştu. Ancak uzak dünyalara yeniden karşı konulmaz bir özlem duyarak 1891‘de Tahiti‘ye gitmek üzere Fransa’dan ayrıldı.

Tahiti’de uygarlıktan uzakta yerlilerle içiçe yaşıyor onların resimlerini yapıyordu. Uslubunda da post-empresyonizme yaklaşan sanatçı en tanınan eserlerini burada yaptı. 1883 Temmuzunda Paris’e dönse de yeniden Tahiti’ye dönmek için büyük bir istek duyarak iki yıl sonra yeniden buraya geldi. Burada kaldığı sürede yaptığı ”Nereden Geliyoruz? Kimiz? Nereye Gidiyoruz?” (1897) adlı resminde sanatçı yaşamın kökenini, aşkın ve ölümün anlamını sorguladı. Ayrıca buradaki ilkel sanattan etkil sanatını derinden etkilemiş olan Paul Gauguin, ülkesine dönemeden 1903 yılında Tahiti’de frengi hastalığından hayatını kaybetti.

Eserleri

Dikiş Diken Nü, 1880
Uyuyan Çocuk, 1884
Charles Laval’in Profili ve Natürmort, 1886
Madeleine Bernard’ın Portresi, 1888
Otoportre ”Sefiller”, 1888
Madame Roulin, 1888
Van Gogh Ayçiçeklerini Boyuyor, 1888
Arles’te Kafe, 1888
Schuffenecker Ailesi, 1889
İki Çocuk Portresi (Paul ve Jean Schuffenecker), 1889
La Belle Angele, 1889
Otoportre, 1889
İsa Zeytinlikte, 1889
“Nirvana”- Meyer de Haan’ın Portresi, 1890
Sarı İsa’lı Otoportre, 1890
Yemek, 1891
Te Faaturama (Düşünen Kadın), 1891
Nafea Faa Ipoipo? (Benimle Ne Zaman Evleneceksin?), 1892
Kumsalda İki Kadın, 1891
Aha oe Feii? (Ne! Kıskandın mı?), 1892
Vahine No te Vi (Mango’lu Kız), 1892
Merahi Metua no Tehamana (Tehemana’nın Bir Çok Atası Var), 1893
Ea haere ia oe? (Nereye Gidiyorsun?), 1893
Bastonlu Yaşlı Adam, 1893
Şapkalı Otoportre, 1893-1894
Javalı Annah Portresi, 1893
Dua Eden Breton Kadını, 1894
Vahşi Şiirler, 1896
Sanatçının Portresi Arkadaşı Daniel’e ithaflı, 1896
Vairumuti, 1897
“Nereden Geliyoruz? Neyiz? Nereye Gidiyoruz? – Yaşlı Kadın ve Genç Kadın – Ayrıntı, 1897
Üç Tahitili, 1898
Tahitili Kadın ve Erkek Çocuk, 1899
Bedenlerinin Altını, 1901
Yelpazeli Kadın, 1902
İlkel Öyküler, 1902
Otoportre, 1903

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.