Quincy Jones kimdir
Quincy Delightt Jones, Jr., Amerikalı zenci müzisyen, trompet üstadı, aranjör, prodüktör, film müziği bestecisi, eğlence organizatörüdür. Amerikan müzik ve eğlence endüstrisine 50 yılını vermiştir ve bu süreç içerisinde, Grammy Ödül Törenlerinde 70’den fazla adaylık görmüş, 26 Grammy Ödülünün sahibi olmuş ve 1991‘deki törende Yaşayan Efsane Ödülünü almıştır. Dünya çapında en büyük satış rakamına ulaşmış iki albümün prodüktörü Jones’tur: Bunlardan ilki, Michael Jackson‘ın Thriller albümü (104 milyon satış rakamına ulaşmıştır), diğeri de Afrika‘daki yoksul insanlara yardım için düzenlenen kampanyanın ünlü müziğidir “We Are The World“.
14 Mart 1933‘te Amerika‘nın Illionis eyaletinin Chicago kentinde dünyaya geldi. Yakın çevresi tarafından “Q” şeklinde çağrılan Jones, 10 yaşındayken, babası ve üvey annesiyle birlikte Seattle eyaletine, Washington‘ın küçük bir banliyösü olan Bremerton‘a taşındı. Küçük yaşlardan beri ilgi duyduğu müzikle samimiyeti ilkokulda trompetle başladı. O zamana kadar okulda birçok enstrümanı denemiş; fakat en sonunda trompette karar kılmıştı. 12 yaşında İncil‘den dörtlükler okumaya başlayan ve enstrümantal müziğini ilerleten Jones, Jr., kendisinden yalnızca üç yaş büyük bir piyanist ve şarkıcı olan Ray Charles‘la arkadaş oldu. İki genç, küçük klüplerde ve bazı düğün eğlencelerinde birlikte çalıp söylemeye başladı.
1951‘de 18 yaşına gelen genç trompetçi, Boston‘daki Berklee Müzik Koleji‘nden bir eğitim bursu kazandı. Müzik öğrenimine böylesine prestijli bir kurumda devam etmesine rağmen, dönemin efsanevi orkestra şefi Lionel Hampton‘dan, orkestrasının çıkacağı turnede trompetçi olarak çalması için gelen teklif üzerine, ani bir kararla eğitimini yarıda bıraktı. Turne sırasında şarkılara uyguladığı farklı aranjelerle, bir süre daha Hampton’la freelance (bağımsız) aranjör olarak çalışmaya devam etti.
50’li yılların ortalarına doğru New York‘a taşınan Jones, Sarah Vaughan, Duke Ellington, Cannonball Adderly ve eski dostu Ray Charles gibi birçok ses sanatçısı için şarkılar aranje etmeye başladı. Artık Jones, önemli ve aranılan bir müzisyen haline gelmişti.
1956 yılında, Dizzy Gillespie‘nin orkestrasıyla, trompetçi ve müzik direktörü olarak, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın sponsoru olduğu Ortadoğu ve Güney Amerika turuna çıktı. Dönüşünde, ABC Paramount Records plak şirketiyle anlaşarak, kendi orkestrasının şefliğini üstlendi ve ilk albümlerinin kaydına başladı. Ertesi yıl Jeri Caldwell ile evlenen Jones, müzikal eğitimine devam etmek için Paris‘e taşınmaya karar verdi. Nadia Boulanger, Leonard Bernstein ve Aaron Copeland gibi efsanevi söz yazarları ve müzik eğitmenlerinden beste ve teori dersleri almaya başladı. Aynı zamanda Mercury Records plak şirketinin Fransız distribütörü olan Barclay Disques’ün müzik direktörlüğünü yapıyordu. Bu şirketin stüdyolarında Charles Aznavour, Jacques Brel, Henri Salvador ve Andy Williams gibi şarkıcıların kayıtlarını yaptı.
Paris’te bulunduğu yıllar boyunca, Avrupa‘nın birçok caz orkestrasıyla birlikte şef olarak turnelere çıkan Jones, Harold Arlen‘in “Free and Easy” caz orkestrasının direktörlüğünü de yaptı. 1960 yılında Free and Easy ile Paris Olimpiyat Stadı’nda sona eren başarılı bir turneye çıktı. Ancak, 1961‘de Arlen’in müzisyenlerinden kendi oluşturduğu 18 kişilik orkestrasıyla Kuzey Amerika ve Avrupa turnesi düzenleyen ünlü müzisyen, büyük başarı kazansa da, konser gelirleri bu geniş kadroyu finanse etmeye yetmedi ve Jones, turne sonrası mali sıkıntıya düştü. Yardımına Mercury Records’un başkanı Irving Green koştu ve sağladığı finansal desteğin yanı sıra Quincy Jones’u, şirketin New York ayağının müzik direktörlüğüne ve başkan yardımcılığına getirdi. Böylece ilk defa Amerikalı bir zenci, önemli bir plak şirketinin üst düzey yöneticisi haline gelmiş oldu. Aynı yıl Q, uzun süredir zencilere kapalı olan başka bir alana doğru yönelerek bir sosyal tabuyu daha aştı : film müziği sektörü. Sinema yapımcısı Sidney Lumet‘ten gelen teklif üzerine Jones, “The Pawnbroker” filminin efsanevi müziğini besteledi. Bu, ünlü müzisyenin, 33 soundtrack çalışmasının ilki ve en ünlüsü olacaktı.
The Pawnbroker’ın başarısının ardından Mercury’den ayrılan Quincy, Los Angeles‘a taşınarak film müziği bestelemeye devam etti. Başrolünü Sidney Poitier‘in oynadığı “The Slender Thread” için yaptığı soundtrack’in başarısından sonra Jones, artık aranılan bir besteci haline gelmişti. 60’lı yılların uzun bir bölümünü bu tür çalışmalara ayıran müzisyen, başarılı film müziği bestelerinden bazılarını walk, Don’t Run, In Cold Blood, In the Heat of the Night, Bob & Carol & Ted & Alice, Cactus Flower, The Getaway, The Color Purple, The Wiz filmleri için yaptı. Sonrasında ise, televizyon programları için tanıtım müzikleri yaptı. Ironside ( ilk bireşimci bazlı TV tanıtım müziği), Sanford and Son ve The Billy Cosby Show‘un müzikleri ünlü sanatçıya Emmy Ödülü getiren bestelerindendir.
1964‘te, Quincy Jones, Count Basie için aranje ettiği “I Can’t Stop Loving You” şarkısı ile “En İyi Enstrümantal Aranje” dalında ilk Grammy Ödülünü aldı. 1966‘da eşinden boşanan ünlü müzisyen, sonraki üç yıl boyunca Frank Sinatra‘nın aranjman danışmanlığını ve orkestra şefliğini yaptı. Yine bu yıllarda Ella Fitzgerald, Peggy Lee ve Dinah Washington gibi ünlü sanatçıların aranjörlüğünü üstlendi. 1967‘de Ulla Andersson‘la ikinci evliliğini gerçekleştirdikten sonra Count Basie ile tekrar biraraya gelen Jones, unutulmaz “Fly Me To The Moon“u aranje etti ve şarkı ilk defa, 1969‘da Buzz Aldrin tarafından aya çıktığında çalındı.
60’lı ve 70’li yıllarda Quincy Jones, birçok sosyal sorumluluk projesinde yer aldı. Dr. Martin Luther King, Jr.’s Operation Breadbasket gibi önemli yardım projelerinde başrol oynadı ve kenar semtlerin ekonomik olarak gelişmesi için faaliyet gösterdi. Dr. King’in ölümünden sonra, Jesse Jackson‘ın yardım kuruluşuna (PUSH) hizmet etti.
Jones’un kariyeri, Afrika kökenli Amerikan müziği ve kültürünü şekillendiren zencilerden biri olma yolunda ilerliyordu. Bu anlamda Quincy, Siyah Amerikan müziğini geliştirmek, Afro-Amerikan müziğinin ve sanatının ulusal liberilizasyonunu oluşturmak için kurulmuş IBAM ( the Institute for Black American Music ) ‘dan desteğini esirgemedi. Bunun yanı sıra, Chicago’da here yıl düzenlenen Black Arts Festival’in de kurucuları arasında yer aldı. 1973‘de, CBS televizyonunda yayınlanan We Love You Madly adlı programın yapımcılığını Duke Ellington‘la birlikte üstlendi. Programda Sarah Vaughan, Aretha Franklin, Peggy Lee, Count Basie ve Joe Williams gibi ünlü dostları onu yalnız bırakmadı.
1969 – 1981 yılları arasında patlama yaparak Grammy ödülüne layık görülen birçok albüme imza atan Jones, popüler vokallerle, yoğun bir caz altyapısı kullandığı R&B ve soul müziğine yöneldi. Bunlardan birkaçı, Walking in Space, Gula Materi, Smackwater Jack, and Ndeda‘dır. 1973‘deki You’ve Got It Bad, Girl albümleri ünlü müzisyenin “şarkıcı” olarak da yeteneğini ortaya serdiği çalışmalarıdır. Bunları izleyen Body Heat (1974) albümü dünya çapında büyük beğeni toplayarak bir milyonun üzerinde sattı ve listelerde altı ay boyunca ilk beşteki yerini korudu. Ancak sanatçının bedeni, bu olağanüstü çalışma temposunu daha fazla kaldıramadı ve 1974 yılının Ağustosunda ölümcül bir beyin kanaması geçirdi. İki tehlikeli cerrahi operasyonun ardından altı hafta gözetim altında tutulan Jones, iyileştikten sonra tekrar ve yenilenmiş bir şekilde işlerinin başına geçti. Yine 1974 yılında Andersson’dan ayrılarak Peggy Lipton ile üçüncü evliliğini yaptı. Mellow Madness, I Heard That ve The Dude solo albümlerinden sonra A&M Records’la sözleşmesi sona erdi. Ancak bundan sonra da, şarkıcı olarak albüm yapmaya devam etti.
1978‘de, The Wiz filminin müziklerini yaptığı dönemde, filmde oynayan pop star Michael Jackson’la yolları kesişti. Jones, ilk solo albümü için prodüktör arayışında olan Jackson’a birlikte çalışmayı teklif etti. Böylece Q, ünlü şarkıcının solo kariyerinin önünü açan “Off The Wall“un prodüksiyonu için tekrar stüdyolara döndü. Albüm 30 milyonluk satış rakamına ulaştı ve Jackson’ı uluslararası bir pop yıldızı haline getirdi. Bu olağanüstü başarının ardından, Hollywood dünyasının ünlü sesleri Jones’un peşinden koşmaya başladı.
Jackson – Jones ikilisi, 1982‘de “Thriller” albümü için tekrar biraraya gelerek aşılması zor bir rekora imza attı. Thriller, 104 milyonluk rekor satış rakamıyla, dünya üzerinde en çok satış yapan albüm oldu ve içindeki “Billie Jean“, “Beat It“, “Wanna Be Startin’ Somethin’” gibi şarkılar benzersiz liste başarıları elde etti. Böylece Jones, dünyanın en iyi albümünün prodüktörü olarak Amerikan müzik dünyasına yön veren isimlerden biri haline geldi. Üç yıl sonra buna benzer başka bir rekora damgasını vuran ünlü müzik yapımcısı, geliri Afrikalı yoksul insanlara gitmek üzere hazırlanan bir yardım kampanyasının ünlü müziğini, “We Are The World“ü aranje etti. Söz ve müziği Lionel Richie ile Michael Jackson’a ait olan şarkı, tüm zamanların en iyi satış yapan single’ı ünvanını aldı ve Grammy ödülüne layık görüldü.
1985 yılında film yapımcılığına da soyunan Quincy, Steven Spielberg‘in Alice Walker‘ın kitabından uyarlama filmi “The Color Purple”ın yardımcı prodüktörlüğünü üstlendi. Bu yapım, Whoopi Goldberg ile Oprah Winfrey tarafından anons edilerek, 11 dalda Oscar adayı gösterildi. Artık Jones, müzikal başarılarının yanında iyi bir film yapımcısı olmuştu.
1987‘de Michael Jackson’ın üçüncü solo albümü ve ikilinin son çalışması olan “Bad“i yaptı. Bu albüm de 30 milyon satarak büyük bir başarı elde etti.
1996 yılına gelindiğinde Jones, David Salzman ile birlikte Bill Clinton‘ın başkanlığa gelişini kutlamak için “An American Reunion” adlı konseri sahneledi. Eğlence dünyasının bu iki önemli ismi, Quincy Jones / David Salzman Entertainment (QDE) adıyla 1994‘de bir ortaklık kurmuştu. Time – Warner şirketiyle de kısmi bir ortaklık kuran QDE, Jones’un idaresinde, Vibe adında bir magazin dergisini yayınlamaya başladı. Sonrasında Jones, David Salzman’dan ayrıldı ve Quincy Jones Entertainment (QJE) adıyla yoluna devam etti. QJE, çağın son teknolojik imkanlarından mümkün olduğunca çok yararlanarak, tiyatral sinema filmleri ve televizyon için multi-medya programcılığı yapmaya başladı. NBC televizyonunda yayınlanan ve başrolünü Will Smith‘in oynadığı “Fresh Prince of Bel-Air” dizini yaptı. Oldukça popüler hale gelen dizi, Will Smith’in oyunculuk kariyerinin önünü açtı. In The House, Madtv gibi ünlü dizilerin yanı sıra QJE, Spin ve Blaze adlı magazin dergilerini çıkardı. Aynı dönemlerde Jones, Qwest Records & Broadcasting adıyla kendi müzik ve film şirketini kurdu. Bu şirketle, Amerika’nın tek kişiye ait en büyük yayıncılık firmasının sahibi oldu. Jones, Back on the Block (1989) ve Q’s Jook Joint (1994) gibi hitleşen albümlere de kendi şirketiyle imza attı.
2001 yılında Jones, kendi hayatını kaleme aldığı “Q: The Autobiography of Quincy Jones“u yayınladı. Aynı yıl, sanatçıların sosyal sorumluluk ilkesine sahip olması gerektiğini savunan başarılı prodüktörün kendi kurduğu Quincy Jones Listen Up Fondation yardım fonu, Nelson Mandela‘nın Güney Afrika’daki fonu için 100 ev inşa etti. 2004 yılında, Roma‘da, yarım milyon dinleyicinin katıldığı ve aralarında Oprah Winfrey, Angelina Jolie, Fher (of Mana), Carlos Santana, Alicia Keys, Evander Holyfield, Chris Tucker gibi ünlü isimlerin bulunduğu “We Are The Future” adlı yardım konserini organize etti. Konser gelirleri, ünlü prodüktörün kendi yardım fonuna aktarıldı.
Hayatı boyunca birçok başarıya, ulaşılması güç rekora imza atan Jones, şimdiye kadar Grammy ödüllerinde en çok aday gösterilen kişi oldu (77 defa aday gösterildi). Bu törenlerden 26 ödülle döndü. Başarılı müzisyen, bir Emmy, yedi Oscar, bir Academy of Motion Picture Arts and Sciences’ Jean Hersholt Humanitarian, bir Grammy Yaşayan Efsane ödülünün sahibi oldu. Aralarında Harvard, Seattle, New York, Connecticut gibi üniversitelerin bulunduğu eğitim kurumları tarafından kendisine “fahri doktora”lık verildi. 1990 yılında Warner Bros, “Listen Up: The Lives of Quincy Jones” adıyla, Courtney Sale Ross yapımcılığında sanatçının hayatını filme aldı. Halen müzik ve prodüksiyon çalışmalarına devam eden Jones’un altısı kız olmak üzere, yedi çocuğu bulunmaktadır. 1990‘da son eşinden de ayrıldıktan sonra, 1991 – 1997 yılları arasında Nastassja Kinski ile medyanın büyük ilgisini çeken bir ilişki yaşayan Jones’un bu birliktelikten bir kızı vardır.
Quincy Jones hakkında ziyaretçi yorumları