Robert Oppenheimer kimdir, Atom bombasının babası olarak da tanınır. II. Dünya Savaşı sırasında nükleer silah üretmek için başlatılan Manhattan Projesinin bilimsel başkanıydı.
Robert Oppenheimer, 22 Nisan 1904 tarihinde New York, ABD’de doğmuştur. Tam adı Julius Robert Oppenheimer’dır. Frank adında kardeşi vardır. Babası Julius S. Oppenheimer giyim sektöründe faaliyet gösteren varlıklı bir 17 yaşındayken ABD’ye göç eden Yahudi Alman göçmeni, annesi Ella Friedman ise Baltimore’da ressamdı. Zengin bir aileydiler. Manhattan‘da Riverside Drive’da post-empresyonist tablolarla süslenmiş lüks bir apartman dairesinde yaşıyorlardı. Ayrıca Long Island’da önünde yatlarının demirli olduğu bir mülke sahiplerdi. Dindar olmayan, sanat ve müzikle ilgilenen Yahudilerdi.
1911 yılında New York’da School of Ethical Culture okulunda ilkokula başladı. Henüz beş yaşındayken bir kısmı Almanya‘daki büyükbabasından gelen mineralojik numuneler toplamaya başlamıştı. On bir yaşına geldiğinde koleksiyonu o kadar iyi, bilgisi o kadar genişti ki New York Mineralogical Club’a kabul edildi. 1921 yılında liseden mezun oldu ve Avrupa gezisine çıktı, fakat kalınbağırsak iltihabına yakalandı. Döndüğünde Harvard Üniversitesi‘ne kaydını yaptırdı.
Harvard Üniversitesi‘nde kimya üzerine eğitim görerek 3 yılda mezun oldu. Fizik ve kimya çalışmanın yanı sıra Latince ve Yunanca öğrendi. Dört yıllık eğitimi üç yılda tamamlayarak 1925’te summa cum laude’yle mezun oldu. 1945 ile 1955 yılları arasında da mütevelli heyeti üyesi olarak hizmet verdiği Harvard’ı hayatı boyunca sevdi. Çok başarılı bir şekilde mezun olduktan sonra deneysel fizik ile ilgilenmeye başladı. Buradan daha sonraları birlikte çalıştığı Ernest Rutherford’un da bulunduğu İngiltere‘de Cambridge Üniversitesi’ne geçiş yaptı. Bu dönemde İsveç‘te Niels Bohr ile tanıştı ve doktorasını Max Born‘un altında çalıştığı 1926 yılında gittiği Göttinden‘de 1927 yılında tamamladı. Burada arkadaşlık kurduğu Werner Heisenberg, Pascual Jordan, Wolfgang Pauli, Paul Dirac, Enrico Fermi ve Edward Teller gibi öğrenciler de daha sonra kendisi gibi ünlü fizikçiler oldular.
Göttingen’de özellikle kuantum teorisi ile ilgili birçok makale yayınladı. Ardından 1927 Eylülünde teorik fizik uzmanı olarak Harvard Üniversitesi’ne döndü. İlk olarak Harvard’da ardından da Millikan’ın yönetimindeki California Institute of Technology’de çalıştı. 1928’de Kaliforniya Üniversitesi‘nde fizik dersleri vermeye başladı.
1928-1929 döneminde International Education Board’dan aldığı bursla Leiden’da Ehrenfest’i, Utrecht’te de Bohr’un takipçisi Kramers’i ziyaret etti. 1929’un ilk yarısında bilimsel gelişmesine katkıda bulunan bir diğer insan olan Pauli’yle çalışmak üzere Zürich‘te ETH’ye gitti.
1929 yılında ABD’ye döndüğünde pek çok akademik teklif aldı. aynı anda hem California Institute of Technology’de hem de University of California’nın Berkeley kampusunda fizik alanında yardımcı doçent oldu. Takip eden on üç yıl boyunca vaktini bu iki kurum arasında bölüştürerek sonbahar ve kışı Berkeley’de, yılın geri kalanını da Pasadena’da geçiriyordu. O yıllarda yetişen en iyi Amerikalı kuramsal fizikçilerin çoğu kariyerlerinin bir döneminde Oppenheimer’dan ders aldılar. Ders verme şekli, tarzı ve duruşu hepsini etkilemişti. 1936 yılında çalıştığı her iki kurumda tam zamanlı profesörlüğe atandı.
Robert Oppenheimer, tam da modern kuantum fiziğinin ortaya çıktığı 1925 yılında fiziğe girmekle büyük şans yakalamıştı. Formülasyonunda yer almak için çok genç olsa da eski kuantum kuramını alaşağı eden problemleri araştırmak için bu fiziği ilk kullananlardandı. Muhtemelen öğretmenliğinin en önemli parçası en ilginç problemleri seçme yeteneğiydi. Her ne kadar dersleri zor olsa da konunun güzelliğini öyle iyi aktarırdı ki neredeyse her öğrenci Pauli’nin Handbuch der Physik’teki (Fiziğin Elkita. Neredeyse her konuya ilgisi olsa da özellikle kuantum alan kuramı, kozmik ışınlar ve nükleer fizikle ilgilendi.
1941 yılında National Academy of Sciences’a seçildi.
1936 yılında Amerikan Komünist Partisi üyesi olan Jean Tatlock ile arkadaşlık kurmaya başladı. Daha sonra da evlendi. Komünist görüşlerden etkilendi. 1937 yılında babası öldüğünde 300.000 dolarlık mirasla sol görüşlü çeşitli gruplara maddi destek verdi. Komünist partinin birçok üyesiyle düzenli temas halinde olmasına rağmen partiye katılmadı. Politikacılar ile güçlü bağlantılar kurmaya başladı ve Nazi Almanya’sının faşist yaklaşımlarına karşı kampanyalarda aktif rol aldı.
Daha sonralar bu dönemdeki ilişkilerini şu sözlerle açıklamaktaydı:
Robert Oppenheimer, 1939 yılında İspanya sivil savaşı esnasında Fuentes de Ebro tarafından öldürülen Amerikan Komünist Partisinin önemli isimlerinden olan Joe Dallet’in eski karısı Katherine Harrison ile tanıştı. Eşinden boşandı ve onunla evlendi. Yeni eşi, sürekli giydiği gri-mavi takım elbise yerine daha renkli ve spor ceketler giymesi, saçlarını asker tıraşı kadar kısa kesmesini, öğün sayısını günde üçe çıkarmasını ve özel durumlar haricinde bütün gece çalışmaması konularında yeni alışkanlıklar edinmesini sağladı.
1942 yılında Amerika İkinci Dünya Savaşı‘na girdikten sonra Oppenheimer atom bombası tasarımı ve üretimi konusundaki kuramsal çalışmaların yapılacağı Los Alamos laboratuvarlarının başına getirildi. 1943 yılında Oppenheimer, aralarında Edward Teller, Enrico Fermi, Niels Bohr, James Frank, Emilio Serge, Felix Bloch, Rudolf Peierls, James Chadwick, Otto Frisch, Eugene Wigner, Leo Szilard ve Klaus Fuchs gibi isimlerin de bulunduğu Manhattan Projesi‘ne yönetici olarak atandı.
Manhattan Projesinin ürünü, maalesef bilimin dünya üzerinde ulaştığı en kötü yüzü olan, Hiroşima ve Nagasaki‘ye atılan atom bombasının icadı idi.
Hazırlık çalışması tam da yeterli miktarda uranyum-235 izotopu elde edildiği 1945‘te tamamlandı. 1946’da her şey sona erdiğinde Oppenheimer “büyük bilimsel tecrübesi ve yeteneği, bitmek bilmeyen enerjisi, bir organizatör ve yönetici olarak nadir bulunan becerisi, inisiyatif alması ve iş bitiriciliği ile görevine şaşmaz bağlılığından ötürü” Başkan Harry Truman tarafından Medal for Merit ile ödüllendirildi.
Robert Oppenheimer, daha sonraları Atomik Enerji Komisyonu’nun Tavsiye Komitesi başkanlığına atandı. Nükleer patlamaların neden olduğu radyoaktivitenin tehlikeleri üzerine çalışmalar yaparken 1949 yılında tartışmalı bir şekilde hidrojen bombasının geliştirilmesine karşı çıktı. Hidrojen bombasının keşfedicisi olan Edward Teller ile karşı karşıya geldi. Bu silahın kullanımının bir soykırım olacağını ve yüz milyonlarca insanın katledilmesi için hiçbir akla uygun nedenin bulunamayacağını belirtti.
Enrico Fermi ve diğer bazı önemli fizikçilerle birlikte hidrojen bombasının geliştirilmesine karşı politikacılara lobi faaliyetleri yürütürler. 1953 yılının sonunda Makkartisizm kurbanı olur ve her ne kadar suçsuz bulunmuş olsa da Başkan Dwight David Eisenhower tarafından askeri sırların kendisinden saklanmasına karar verilir. Böylece Atomik Enerji Komisyonu’ndan uzaklaştırılır. Bu karar büyük karşı çıkışlara neden olmuş ve Manhattan Projesinde görev yapan 493 bilim adamı protestoya imza atmışsa da Edward Teller‘ın hidrojen bombası denemelerinin yolu açılmış olur.
1959 yılında Colorado Üniversitesinden gelen fizik öğretmenliği teklifini kabul ederek orada çalışmaya başlamıştır. Daha sonraları San Francisco‘da bulunan Explatorium Bilim Müzesi’ni dizayn etti.
1963 yılında ABD başkanı Lydon B. Johnson tarafından kendisine Enrico Fermi Ödülü verildi. Aynı yıl kendisine yüklenen kominist suçlaması affedilmiştir.
Robert Oppenheimer, 1936 yılında Amerikan Komünist Partisi üyesi olan Jean Tatlock ile evlendi. 1940 yılında boşandı.
Robert Oppenheimer, Kasım 1940 yılında : Katherine Puening Harrison ile evlendi. Peter Oppenheimer (d. 1941), Katherine Oppenheimer (d. 1944) adlarında iki çocuğu vardır.
Sigara tiryakisi olan Robert Oppenheimer, 18 Şubat 1967, Princeton, New Jersey, ABD’de 63 yaşında gırtlak kanserinden ölmüştür.
Robert Oppenheimer, New Mexico‘da ilk atom bombası denemeleri sonrasında mantar şeklinde bir bulut çıkaran büyük patlamayı gördüğünde dehşete düşmüş ve Hint Destanı Bhagavad-Gita‘dan alıntı yaparak şu sözleri söylemiştir.