Şemseddin Sami Frasheri kimdir, Arnavut ve Türk Edebiyatı’nın önemli ustalarından olan Şemseddin Sami, Türk Dili ve grameri üzerine büyük çalışmalar yapmış çevirmen, edebiyatçı ve gazeteci.
1 Haziran 1850 yılında Arnavutluk‘un Frasher köyünde, ailesinin altıncı çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Halil Bey’in ataları Berat’tan gelen ve bu bölgeye yerleşen tımar beylerindendi. Köyün Bektaşi tekkesinde ve Kalkandelenli Mahmut Efendi‘den doğu kültürü ve dilleri eğitimi aldı.
1859’da babası, 1861’de annesi vefat edince kardeşleri ile Yanya’ya (bugünkü Yunanistan’da Ionnina) göçettiler.Gençlik yılları burada geçen Sami Bey, bölgenin en iyi okullarından olan Zassimaia Skoli adlı Rum okulunda modern bilim ve kültürünün yanı sıra Avrupa dilleri (Eski ve Yeni Yunanca, Latince, Fransızca ve italyanca) eğitimine devam ederken aynı zamanda Yakub Efendi gibi önemli müderrislerden Arapça ve Farsça dersleri aldı. Sekiz yıllık okulu yedi yılda tamamlayarak 1868’de mezun olduktan 3 yıl sonra Dersaadet’e gelerek Matbuat Kalemi’ne devam etti.
İstanbul’a geldiği ilk yıllarda bir yandan devlet memuru olarak çalışırken, bir yandan da “Genel Tarih” kitabını kaleme aldı. Ancak bu kitabı hiçbir zaman yayımlanmadı.
1872 yazında Sami Bey’in ilk yayımlanan eseri olan Madame de Saint Oune’nun “Tarih-i Mücbel-i Fransa” adlı eserin çevirisi yayımlandı. Aynı yılın sonunda “Hadika” gazetesinde yayımlamaya başladığı ve 1873 yılında tamamlanan “Taaşuk-ı Tal’at ve Fitnat” adlı romanıyla “ilk Türkçe roman yazarı” unvanını aldı.
Bu dönemlerde bir yandan da tiyatro ile ilgilenen Sami Bey, Şahname‘de anlatılan bir trajediden uyarladığı “Sübhab” (Ferzendkuş) adlı bir oyun yazmış ancak dönemin tiyatro usulune uygun olmadığından oyunu yayımlamaktan vazgeçti. Yine bu dönemde “İskat-ı Cenîn” (İkisi Ölmüş, İkisi Çıldırmış) ve Rekabet adlı iki roman da yazmış ama bunları da yayımlamamıştı.
İstanbul’da iken “Yeni Osmanlılar” isimli Tanzimat bürokrasisine muhalefet olan grubun içinde yer aldı. 1872 yılında Yeni Osmanlılar’ın kurucularından olan ve Hadika ve Sirac gazetelerini yayımlayan Ebuzziya Tevfik‘in yanında çalışmaya başladı.
Ebuzziya Tevfik’in Rodos Adası‘na sürgüne gönderilmesi nedeniyle Hadika ve Sirac gazetelerinin işlerini devraldı. 1873‘de ise Hadika gazatesini kendi adına çıkartmaya başladı. Gazetenin aynı yılın Temmuz ayılemi’ndeki işine devam ederken diğer bir yandan Dumonoit-Donnery’den “İhtiyar Onbaşı” adlı tiyatro oyununun ve Jean Pierre Claris de Florian‘ın “Galetee” adlı hikâyesinin Farnsızcadan çevirisini yaptı. Özellikle “İhtiyar Onbaşı” adlı oyunun İstanbul’da sahnelenmesinden sonra, dikkatleri üstüne çekmiş ve aynı yıl içerisinde “Besa” ( Ahde Vefa) adlı telif oyunu da sahneye konuldu.
Ardından 1874 yılında Trablusgarp‘a giden Sami Bey’in buraya kendi isteğiyle mi tayin edildiği yoksa sürgüne mi gönderildiği belli değildir. Burada Samipaşazade Sezai‘nin babası olan Sami Paşa‘nın, Şemseddin Sami Bey’e 8 yıldan beri yayımlanmakta olan Türkçe – Arapça vilayet gazetesinin idaresi verilir. 18 Haziran 1874 tarihinden itibaren buradan ayrılana kadar 9 ay boyunca bu gazeteyi yayımladı.
İstanbul’a döndüğünde bazı gazetelerde muhabirlik yaparken bir yandan da Arnavut kültürüyle ilgili “Besa” (Ahde Vefa) ve Endülüs tarihinden alınmış bir kahramanlık olayının işlendiği “Seydi Yahya ” adlı oyunları yayımladı.
Firdevsi‘nin “Şahname“‘sindeki bir öyküden esinlenerek yazdığı “Gave” (Kawa) adlı oyunu yayımladıktan sonra Rodos’ta sürgünde bulunan Ebuzziya Tevfik için “Muharrir” gazetesinin ilk 4 sayısını çıkarttı. Aynı yıl Tasvir-i Efkar Matbaası‘nı kiralayan Mihran Efendi ile birlikte günlük “Sabah” gazetesini çıkarttı. Bu gazete ile geniş kitlelere seslenebilmiş, kalitesi ve içeriyle diğer gazetelere örnek olmuştur. Bir yıl sonra bu gazeteden ayrılarak “Cezayir-i Bahr-ı Sefid” (Akdeniz Adaları) valiliğine atanan Sava Paşa‘nın mühürdarı olarak 1877‘de Rodos‘a gitti ancak burada da uzun süre kalmadı. Rodos görevi bazı tarihçiler tarafından ia Osmanlı-Rus Savaşı’nın başlaması üzerine, Abidin Paşa‘nın Başkanlığında kurulan “Sevkıyyat-ı Askeriye Komisyonu”‘nda bir kaç ay kaldıktan sonra İstanbul’a döndü. Mihran’nın yayımladığı “Tercüman-ı Şark” gazetesinde 1878‘den itibaren yazmaya başladı. Kısa bir süre sonra gazatenin kapatılması üzerine, gazetecilik faaliyetlerini yarım bıraktı.
Bu dönemde çeviri ve telif kitaplar yayımlamayı sürdürmüştür.
1880 yılında ilk kadın dergisi olan “Aile”‘yi, ertesi yıl da halka ansiklopedik bilgiler veren “Hafta” dergisini yayımladı.1182 yılında ilk sözlük çalışması “Kamus-ı Fransevi” (Türkçe-Fransızca Sözlük)’yi hazırladı.
İstanbul’a yerleşen ve ailesini de buraya alan Sami Bey, 1894 yılında Emine Veliye Hanım‘la evlenerek kayınpederinin Kandilli‘deki yalısına yerleşir. Bu arada, 1889‘da yayınına başladığı “Kamusu’l-Alam” , “Tarih ve Coğrafya Lugatini” ve “Tabir-i Essahla Kaffe-i Esma-i Hassa-yı Camidir / Dictionnaire Universel d’Histoire et de Geographie” başlıklı ansiklopedisiyle Sami Bey, o zamana kadar Türkçe hazırlanmış en kapsamlı modern ansiklopediyi yayımlayarak, Türkiye’de “ansiklopedicilerin babası” sayılmaya hak kazandı. Tüm bu yayın faaliyetleri sırasında Teftiş-i Askeri Komisyonu’nda kâtip olarak devlet memurluğunu da sürdüren Sami Bey, 1893‘te bu kurumda başkâtipliğe atandı.
1893‘de eşinin ölümünden sonra vefat eden kardeşinin eşi olan Belkıs Hanım‘la evlendi. Kandilli’deki yalıda rahatsızlanan Sami Bey, Erenköy’de bir köşke taşındı. “Kamus-i Arabi” (Türkçe-Arapça Sözlük) ve “Kamus-i Türki” (Türkçe Sözlük) adlı çalışmalarını bu köşkte hazırlamıştı. Giderek rahatsızlanarak 5 Haziran 1904 tarihinde vefat etti.