Seyit Rıza kimdir, 1937 yılı Dersim İsyanı’nın liderlerindendir.
Seyit Rıza, 1863 yılında Lirtik köyü, Ovacık, Tunceli‘de doğmuştur. Babasının adının Seyit İbrahim olup “babo” (baba) lakabıyla anıldığı söylenmektedir. Seyit İbrahim ölünce, aşiretinin liderliğini halef olarak tayin etmiş olduğu Seyit Rıza üstlenmiştir. Babasının ölümünden sonra 4 kardeşin en küçüğü olan Seyit Rıza, Lirtik`ten ayrılarak Tujik Dağı eteğindeki “Ağdat Köyü”ne yerleşmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde rejime karşı çıkarılan isyanlardan biri olan Dersim İsyanı‘nın liderlerinden olması sebebi ile idam edilen Alevi-Zaza aşiret önderidir.
Seyit Rıza 1924’te Hozat’ı işgal etmiş; çevredeki cumhuriyet yanlısı aşiretleri basmış; devlet içinde devlet gibi davranmış, kendisine yollanan onca nasihat heyetine silahla karşılık vermiştir. 1937 yılının nevruzunda devlet güçlerine karşı ayaklanan bölgedeki aşiret lideri olmuştur.
Seyit Rıza’nın dört oğlu vardır. İsimleri Şeyh Hasan, Bıra İbrahim, Resik Hüseyin’dir. Büyük oğlu Şeyh Hasan 17 Ağustos 1937 tarihinde 30 kişi ile beraber öldürülür.
Rus işgali döneminde Seyit Rıza, Osmanlı hükümetiyle anlaşma yapar. Bu anlaşmaya göre Dersimliler, Rus işgaline karşı Osmanlı’nın yanında yer aldılar. Buna karşılık Osmanlı hükümeti de Dersimlilere silah ve para vermiştir.
Osmanlı idaresinden aldıkları silah-mühimmatla Ruslara karşı durma karşılığında Dersimlilere bağımsız çatışma hakkı tanınır. Böylece Rus işgal güçlerine karşı savaşta Osmanlı ordusunun emrine girmezler.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde Dersim İsyanı’nın liderlerinden olduğu ileri sürülen Seyit Rıza idam edilen Alevi-Zaza aşiret lideridir.
Sözü geçen bir aşiret önde geleni olduğu zamanlarda 1915 olayları başlar. Genelde Dersimliler özelde ise Seyit Rıza, kardeş halka sahip çıkar, Ermenilere kol-kanat gerer.
Nuri Dersimi‘nin anılarında yazdığına göre Seyit Rıza binlerce Ermeni’ye yardım eder.
Seyit Rıza bu dönemde yavaş yavaş Dersim’deki olayların ve asayişsizliğin sorumlusu gösterilerek hedef haline gelir. Raporlarda, hükümete çekilen ihbar dilekçelerinde ismi en başta sayılan kişidir. Bu durumun meydana gelmesinde Ermeni ve Koçgiri olayının etkisi elbette vardır.
Seyit Rıza’nın oğlu Bava 1930 başlarında Hozat’a önemli bir devlet yetkilisi ile görüşmeye gider.
1937 yılındaki Dersim İsyanı’ndaki kanlı çatışmalardan sonra barış görüşmeleri yapmak üzere Seyit Rıza Erzincan‘a çağrılmış, bu görüşmeye giderken yolda 5 Eylül 1937’de 72 isyancı ile birlikte tutuklanmıştır. 5-13 Eylül 1937’de Elazığ’da askeri mahkemede yargılanarak idam cezasına çarptırılmıştır.
Cumhuriyet Başsavcısı Hatemi Şahanoğlu’na göre Seyit Rıza, “Erzincan köprüsünden geçerken” “yakalanmıştır”, hüviyetini saklamasına rağmen, yanında bulunan “dürbünün üzerinde yazılı isminden şüpheye düşen vazifeşinas nöbetçi süngüsünü çekiyor, kendisini karakola davet ediliyor”
Genelkurmay belgelerinde ise, “Seyit Rıza’nın 10 Eylül günü saat 22.00 de, silahsız olarak iki arkadaşı ile birlikte Erzincan Jandarmasına teslim olduğu yazmaktadır.
Seyit Rıza’nın idamı İhsan Sabri Çağlayangil‘in anılarından şöyle aktarılmıştır: Seyit Rıza, sehpaları görünce durumu anladı. “Asacaksınız” dedi ve bana döndü: “Sen Ankara’dan beni asmak için mi geldin?” Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyordum. Bana güldü. Savcı, namaz kılıp kılmayacağını sordu. İstemedi…
Seyit Rıza’ya son sözü soruldu. “Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz” dedi… Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti. Evlâdı Kerbelayıh. (Kerbela soyundanız) Bi hatayıh (günahsızız). Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi… Seyit Rıza asılırken ileride oğlunun da sesi geliyordu: “Kulun kölen olam. Sığırtmacın olam. Gençliğime acıyın, öldürmeyin beni!”
Seyit Rıza, 15 Kasım 1937 tarihinde Elâzığ’da Buğday Meydanı’nda 74 yaşında idam edilerek ölmüştür.
Seyit Rıza idam edilmeden önce Mustafa Kemal ATATÜRK ile Elazığ Merkez Tren İstasyonu’nda görüştürüldü. Bu görüşmede Seyit Rıza Erzincan’a sulh görüşmesi yapmak için gittiğini ancak aldatıldığını ve tutuklanıp Elazığ’a gönderildiğini söylemektedir. Görüşme raporuna göre; Mustafa Kemal, Seyit Rıza’dan af dilemesini istemiş ve Dersim’in Türkleştirilmesi için işbirliğinde bulunma isteğini ima etmiş; ancak kendisi bu teklifleri kabul etmemiştir. Görüşme biterken Mustafa Kemal’e karşı “Ben sizin hilelerinizi anlayamadım, onlarla baş edemedim, bu yüzden görüşmek için geldim. Ölüme gidiyorum. Bu bana dert olsun, ama ben de size boyun eğmedim bu da size dert olsun” dediği aktarılmıştır.